‘İçimdeki çocuk’ bir ‘kes-yapıştır filozofu’na dönüşürken
Bir yıl daha bitiyor ve cep telefonuma yağan mesajlar, gazetedeki posta kutumu dolduran e-postalar, Instagram’da takip ettiğim kişilerin gönderileri bu gerçeği kafama bir kez daha, bir kez daha, bir kez daha çakıyor. Herkeste bir bilgelik...
Bir yıl daha bitiyor ve cep telefonuma yağan mesajlar, gazetedeki posta kutumu dolduran e-postalar, Instagram’da takip ettiğim kişilerin gönderileri bu gerçeği kafama bir kez daha, bir kez daha, bir kez daha çakıyor. Herkeste bir bilgelik havası var. Anlamlı sözler, güzel fotoğrafların üzerine yazılmış. Gerçi bazılarının ne demek istediğini anlayabilmek de o kadar kolay değil ama bir hikmeti vardır mutlaka diye düşünmeden edemiyor insan.
***
Bu tür mesajları gönderenlerin en gencinin 40-45 yaşlarında olduğunu söyleyebilirim. Bu huy kadınlarda o yaşlara iniyor, erkeklerde 50’den sonra başlıyor sanki. Kadınlar daha erken yaşlarda ‘eriyorlar’. Belki de erkeklerin daha geç olgunlaşması; kadınların, erkeklerin ‘içindeki çocuğu’ seviyor olmalarındandır. Gerçi bu lafa sinir olurum, ‘içindeki çocuktan’ bahseden olursa “Dikkat et, altına kaçırmasın” demek gelir içimden ama galiba böyle bir gerçek var.
Erkekler daha geç olgunlaşıyor, her yaşta! Sebebi, kadınların ezici çoğunluğunun ‘erkek çocukluklarını’ hoş görmesi hatta bunu izlemekten haz duyması da olabilir. Ama sonuç olarak görüyorum ki erkeklerin de olgunlaşması söz konusu olabiliyor. Samim bile artık günde iki tane böyle WhatsApp mesajı atar oldu, düşünün artık! En azından yılbaşı, bayram, kandil gibi belli dönemlerde...
Bir 50 yıl daha yok!
Bu ‘kes-yapıştır filozofları’nın sayısının yılın bu döneminde artmasının nedeni de bu. Yıl bitiyor, herkes bir sene daha yaş alıyor, geçmiş yıllar film şeridi gibi hatırlanıyor, “Bu yıl da ne hızlı geçti&rdquo...