O zat!
BÜLENT Arınç, acaba en çok hangisine üzülmüştür?“Manisalı Lawrence” benzetmesine mi? “Cübbeli Bülo” manşetine mi? Yoksa ismi söylenemeyecek kadar kötü bir insanmış gibi “O...
BÜLENT Arınç, acaba en çok hangisine üzülmüştür?
“Manisalı Lawrence” benzetmesine mi? “Cübbeli Bülo” manşetine mi?
Yoksa ismi söylenemeyecek kadar kötü bir insanmış gibi “O zat” denilerek anılmasına mı?
Tahminim şu ki herhalde en çok kendisinden “O zat” diye söz edilmesine içerlemiştir.
Çünkü öbür hitapların mucitleri, “O zat” diyenin yanında solda sıfır bile olamazlar.
“Politikada böyle şeyler olabiliyor” deyip geçmemek gerek ama.
Evet geçmişte de uzun yıllar birlikte yürüyen politikacılar fikir ayrılığına düşüp ayrı yollara gittiler ama bu dönemin başka bir özelliği var.
Bu da liderden kaynaklanan bir durum.
Recep Tayyip Erdoğan açısından insanlar ikiye ayrılıyorlar: Kendisini kayıtsız şartsız destekleyenler ve diğerleri!
“Diğeri” haline gelmeniz için bir tek kez, sadece bir tek kez bile onun düşündüğünden farklı düşünüyor olmanız yeterli.
Eğer çıkıp ortalık yerde bunu belli etmiyorsanız bile affedilme olasılığınız az. Ama bir de bunu çıkıp herkesin duyacağı şekilde ortaya koyarsanız, vay geldi başınıza!
Liderin bu özelliğini bilen bir takipçi kitlesi de var tabii.
Onlar bunu bildikleri için liderin gözüne girmek amacıyla liderden daha acımasız oluyorlar.
Her iktidarın çevresinde bu tür tipler vardı ama bunlar gibisi de görülmedi.
Bir yandan sosyal medyada, diğer yandan kamu ilanları, tehdit reklamları ve müteahhit havuzlarıyla beslenen medyada muazzam bir saldırıya uğruyorsunuz.
Lider bütün bunları bir kaş işaretiyle durdurabilecek pozisyonda aslına bakarsanız.
Ama bunu yapmıyor, çünkü o troller ve “köşe verilip koçbaşı haline getirilenler” gibi düşünüyor.
“Bana karşı mı çıktı? Görsün o zaman gününü” diyor.
Bu tiplerin iktidar nimetlerinden yararlanmak hevesiyle çevresinde toplandığını mutlaka gayet iyi biliyor ama aldırmıyor.
“Canımı çok sıkarlarsa gönderirim hepsini” diye düşünüyor.