Üzüm, zeytin, Ege güneşi, incir, kadınlar...
Kırklı yaşlarına gelmiş kadınlar, dalında olgunlaşmış bir incire benzerler. Dalında olgunlaşmış bir incir, kafa tarafından hafifçe çatlar ve içinden bir tür bal süzülür. Tadına...
Kırklı yaşlarına gelmiş kadınlar, dalında olgunlaşmış bir incire benzerler. Dalında olgunlaşmış bir incir, kafa tarafından hafifçe çatlar ve içinden bir tür bal süzülür. Tadına doyum olmaz, hafiften çatlak oldukları için de insanın içine neşe verirler. Ben de hem incirin yararlarını gördüm hem de ‘incir kadınlar’dan yayılan enerjiyi özümsedim.
Her zaman söylemişimdir, bu dünyada insanların başına gelen her şeyin ilk sorumlusu Antik Ege tanrılarıdır.
Her şeye güçleri yeter ama ölümlü insanlara özgü kompleksler, hırslar, tatmin edilememiş duygular ile hükümranlıklarını sürdürürler.
Birazdan söyleyeceğim şeyin arkeolojik, antropolojik herhangi bir bilimsel değerinin olmadığını biliyorum ama söylemek zorundayım. Mademki gazeteci oldum, sorumluluğum her şeyi söylememi gerektiriyor.
Başkalarına ne kadar saçma gelirse gelsin!
Bu mesleğin iyi tarafı da budur ki bir gazeteci kendi söylediğinin her zaman en doğrusu olduğuna inanır ve bu fikirlerini insanlıktan saklamanın doğru bir tutum olmadığını düşünür.
Böyle olmamış olsaydı, onlarca mühendisin yaratmak için yıllarca çalıştıkları bir otomobili yarım saatliğine test ettikten sonra “Dikiz aynaları rüzgârda ses yapıyor” gibi cümleleri nasıl kurabilirdik ki?