Mardin’i turizme pazarlamak
Eski Mardin, kelimenin tam anlamıyla büyülü bir coğrafya. Sümerlerden Asurlara, Selçuklu’dan Artuklu’ya nice medeniyetin izlerini -tüm istilalar ve yakıp yıkmalara rağmen- barındıran ender şehirlerden.En son...
Eski Mardin, kelimenin tam anlamıyla büyülü bir coğrafya. Sümerlerden Asurlara, Selçuklu’dan Artuklu’ya nice medeniyetin izlerini -tüm istilalar ve yakıp yıkmalara rağmen- barındıran ender şehirlerden.
En son altı yıl önce gittiğim Mardin’in merkezinde artık bir değil, pek çok “butik” otel var. Tüm dükkânların tabelası, bir zamanlar Beyoğlu’nda yapıldığı fakat artık kimsenin takmadığı gibi, tek tip olmuş. Berberle kuyumcuyu, otelle bankayı ayırt etmek zor.
Tarihi eserlerin, dükkânların ve otellerin önündeki dar kaldırımlar, park eden arabalarca işgal edilmiş. Ana cadde trafiğe açık ve sık sık tıkanıyor, kadim kentte korna sesleri yankılanıyor.
Geceleyin Mardin’den Mezopotamya’ya baktığınızda, okyanusun üzerinde seyreden gemileri andıran, tek tük köy ışıklarını görürdünüz.
Ova, hızlı kentleşmeden ve Suriye savaşından nasibini almış. Artık yeni, ışıl ışıl yerleşim yerlerini rahatlıkla seçebiliyorsunuz. Keşke, eski kentin estetiğine yakışan şekilde yapılabilselerdi ama öyle olmuyor.
Başta “Yeni Şehir” olmak üzere, ülkenin her yerinde yükselen çirkin, uyumsuz binalar Mardin’i de kuşatmış.
Yerelleşeyim derken...
Malumunuz, Türkiye 2000’lerde kalkınma politikalarını değiştirdi. “Bölgesel Gelişme Stratejisi 2014-2023” metniyle sadece ulusal değil, her bölge için “sürdürülebilir beşeri kalkınma” öne çıkarıldı.
Buna göre birtakım istatiski bölgeler belirlendi. Mesela İstanbul, TRC1 iken Mardin, Batman, Siirt ve Şırnak TRC3’te...