Suruç katliamı: Savaş artık her yerde
Fikriye Ece Dinç, bir dostumun yeğeni. Henüz 19 yaşındaydı. Kadıköy Anadolu Lisesi mezunu, İstanbul Hukuk’u kazanmış, pırıl pırıl bir öğrenci. Başarılı bir öğrenci...
Fikriye Ece Dinç, bir dostumun yeğeni. Henüz 19 yaşındaydı. Kadıköy Anadolu Lisesi mezunu, İstanbul Hukuk’u kazanmış, pırıl pırıl bir öğrenci.
Başarılı bir öğrenci yetiştirmek, nispeten kolay. Ama vicdanlı, yardımsever, düşünen Apple-tab-span" style="white-space:pre"> bir çocuk yetiştirmek... İşte o, çok zor.
‘Son model ayfon alsam, hangi marka çanta benim olsa’nın dışında bir dünyası olmayan gençliğin “normal” sayıldığı bir çağda, Kobane’de çocuklara yardım etmek için yola çıkan fidanlardan biri Ece.
Suruç’ta basın açıklaması yaparken pankartın tam altında duran... Ve en iyi arkadaşı Büşra ile birlikte, oracıkta can verenlerden biri.
Ece’den haber alamayınca arabayla Urfa’ya giden aile, biricik bebeklerini dün sabaha karşı teşhis etti.
İnsan olan anlar
Aileler, kim bilir ne acılarla, ne öfkelerle kıvranıyor... Onları belki de tek teselli edecek şey, çocuklarının tutkuyla sahip çıktıkları değerleri anlamaya çalışmak.
Ümit Kıvanç’ın isabetle yazdığı gibi: “Bu çocuklar, bir tür açlıkla gidiyordu oraya. Zorluk darlık içindeki insanlara yardım edecekler, ruhlarını besleyeceklerdi. İnsan olan, bu açlığı çeker...”
Öte yandan, MHP lideri Bahçeli gibi, asla bu açlığı anlamayacak olanlar var. Bu yüzden “Kobane bahanesiyle yola çıkanların amaç ve yöntemleri halis ve ahlaki görülmeye-cektir” diyebiliyorlar...
Aşırı milliyetçi anlayışa göre bu çocuklar, Kobane ile dayanıştığı için “çifte hain” sayılıyor. Kürt nefreti öyle büyük ki farklılıklar o kadar ödlerini kopartıyor ki barış sürecine çomak sokmaktan, İslam adına kelle kesen, kadınlara tecavüz eden ceberrutları gizli veya açıktan desteklemekten çekinmiyorlar.
Hiç samimi olmadınız
Tabii bir de “seçimdeki yenilginin hesabını HDP’ye kesmeye kararlı”, intikamcı, harislikten gözü dönmüş olanlar var. Akit, Akşam gibi gazetelerin dünkü manşetleri, bu halet-i ruhiyenin adresini gösteriyor.
İş işten geçtikten sonra kınama ve taziye mesajları yayımlayan yetkili mercilere gelince... Hiç inandırıcı değiller.
Eğer bir gram samimiyetleri olsaydı, “özgürlük savaşçısı” diyerek ülkenin her yanına dağılan cihatçıları beslemez, sırtını sıvazlamaz, göz yummazlardı.
Sınıra yığılan Ezidilere, Kürtlere tazyikli su sıkacağına silahtan kadına her şeyin ticaretini yapan savaş leşgerlerini yakalarlardı... Kamuoyunun bilgilenme hakkı engellenmez, her saldırıya yayın yasağı getirilmezdi...