11 yıllık bu örnek hikâyeyi kötü bitirmeyelim
Sabah Gazetesi Yazarı Melih Altınok'un bugünkü (11.05.2022)''11 yıllık bu örnek hikâyeyi kötü bitirmeyelim'' başlıklı yazısı
Hafta sonu Türkiye- Suriye Hududu'ndaydım. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, kuvvet komutanları ve askerlerimizle bir gün geçirdim.
Yerinde inceleme fırsatı bulduğum tedbirlerin ve TSK'nın kullandığı askeri teknolojiye dair gözlemlerimin ardından da gönül rahatlığıyla "Kevgire döndü denilen o huduttan izinsiz kuş bile uçamaz" diye yazdım.
11 yıl önce, sınırlarımızda sözünü ettiğim karambol yaşanırken de geçen pazar gezdiğim hudut bölgelerini karış karış dolaşmıştım... Aynı dönemlerde Uludere'de sınırı aşan 34 kaçakçı Hava Kuvvetleri tarafından vurulduğunda da bölgeye ilk giden gazetecilerdendim.
Kontrolsüz geçiş rutindi, hatta gelenek olmuştu. Sabah Türkiye'deki köyünde uyanan adam, sınırın ötesindeki tarlasını sürüp dönüyordu. Sinan Çetin'in "Propaganda" filmindeki sahnelerin abartılı olmadığını gördüm.
Hudutlarımızın o günlerdeki halini bildiğimi söyleyebilirim yani... Dolayısıyla şu anki halleriyle kıyasını iyi yapabildiğimi düşünüyorum.
Ancak "Gözlerime inanmamam gerektiğini" söyleyen okurlarımız hâlâ ısrarla soruyor... "O zaman Türkiye'deki milyonlarca sığınmacı nereden geldi?" diyorlar.
Şunu anlamamız gerekiyor...
Türkiye 877 kilometre kara sınırı olan Suriye'de iç savaşın çıktığı 2011 yılından itibaren hem uluslararası hukukun hem de insanlığın asgari gerekliliklerinin dayattığı şekilde açık kapı politikası uyguladı. Kentlerde başlarına atılan varil bombalarından kaçan insanları ölüme doğru itekleyecek halimiz yoktu ya?
Mehmetçik, Ege'ye açılan botlara ateş açıp Aylan bebeği öldüren Yunan askerleri gibi, mayınlı araziyi geçmeyi göze alacak kadar çaresiz kalan yaşlıların, kadının, çoluğun çocuğun üzerine ateş mi açacaktı?
Ukrayna Savaşı'nı düşünün... Resmi rakamlara göre 4 milyon kişi ülkeden kaçtı. Üstelik 1 ayda. Ukrayna'nın komşuları kapılarını kapatabildiler mi?