Amerikasız hayat, oh ne rahat!
Geçtiğimiz gün Venezuela'da, ABD'nin geçici devlet başkanlığa atadığı muhalefet Lideri Juan Guaido yine sokaklardaydı. Taraftarlarına eylem çağırısı yaptı. Silik bir siyasi figürken, bir anda...
Geçtiğimiz gün Venezuela'da, ABD'nin geçici devlet başkanlığa atadığı muhalefet Lideri Juan Guaido yine sokaklardaydı.
Taraftarlarına eylem çağırısı yaptı.
Silik bir siyasi figürken, bir anda ülkenin ve dünyanın en çok tanınan isimlerinden biri haline getirilen Guaido'nun eski havası yok.
İnstagram ve Twitter hesaplarındaki hızlı takipçi artışı da son bulmuşa benziyor.
Dün konuştuğum Venezuela'daki kaynaklarım, daha önce sokaklarda toplanan "iddia kalabalıklardan" eser bile olmadığını söylüyorlar. "İnsanların ne hevesi kaldı ne de inancı" diyorlar.
Anlaşılan o ki, Norveç arabuluculuğunda muhalefetle diyaloğa girme iradesini ortaya koyan Devlet Başkanı Nicolas Maduro bu maçı aldı.
Daha önce milisleri ve askerleriyle birlikte günde 3-5 kez gövde gösterisi yapan Maduro'nun sosyal medya hesaplarındaki "light gündem" de ülkede suların durulduğunu gösteriyor.
Kuşkusuz, ülkede normal hayata geçilip muhalefetin de katıldığı seçimlere gidilmesi halinde kazananın kimliği daha net şekilde anlaşılacak.
Bir hafta kaldığım ülkede, kitaplardan okuduğum Latin Amerika darbe mekaniğine dair pek çok şey kafamda netleşti.
1930'larda Orta Amerika ve Karayipler'in en büyük işvereni haline gelen United Fruit Company kılığında kıtaya sızan ABD emperyalizminin evrimini canlı canlı gözleme fırsatı buldum.
Elbette, dünya literatürüne "Muz Cumhuriyeti" kalıbını kazandıran bu pratiklerden dünyanın bütün halkları için çıkartılacak dersler var.
Örneğin, ülkelerde, kaynakların verimsiz kullanımı, ekonomik sıkıntılar ve siyasi krizler gibi nedenlerle örgütlenen muhalefetin ABD ile kurdukları ilişki az gelişmişliğin sürekliliğini tahkim ediyor.
Etkisi düşük olsa da, sorunlara rakiplerin perspektiflerinden çözümler aramanın daha az sancılı bir alternatif olduğu tezi popülerlik kazanıyor.
Sağıyla soluyla Türkiye'deki muhalefetin ABD ile kurduğu ilişki de her zaman tartışma konusu...
ABD'nin Sovyet komünizmine karşı oluşturduğu yeşil kuşak projesine gönüllü yazılan sağcıları mı ararsınız? ABD darbelerine, okyanus ötesi muhtıralara zemin hazırlamak için sokakta dişini tırnağına takan solcuları mı? Yoksa NATO'cu ulusalcıları, milliyetçileri mi?
"Gelenek" devam ediyor.
Yıllar önce Wikileaks belgelerinde adları muhalefet lideri olarak önerilenler bayrağı, herkese (Arkasını Vaypiji'ye dayadığını söyleyenler de dahil) mavi boncuk dağıtan popülistlere devretmişe benziyor.
Gidişat, Caracas Belediye Başkanı iken ABD'den aldığı havucu, kapalı kapılar ardında "yeni yetme" dediği Guaido'ya kaptıran Leopoldo Lopez'in hikâyesine ne çok benziyor değil mi?
E, oyun kurucu aynı olunca ister Latin Amerika olsun ister Ortadoğu pek bir şey fark etmiyor.
Acaba, yeryüzünde, ABD'nin manipülasyonuna maruz kalmadan kendi halinde yaşayıp giden bir ülke var mıdır dersiniz?
Haklısınız ABD'liler bile böyle bir konfora sahip değil. Sözünü ettiğimiz, kahve-meyve sömürgeciliği romantizmini çok aşmış bir "imparatorluk." 9/11'den sonra başka bir paradigmaya geçip, bugün Trump yönetimine yaptığı gibi, içeride de operasyonlara soyunacak kadar gözünü karartmış derin ABD'den bahsediyoruz.