Ne kadar söz varsa düne ait...
Son Durak yazın tatile girdiği için televizyon mesaime ara verebiliyorum.Ancak bugüne kadar, kısa süren zorunlu ayrılık süreleri haricinde yazmayı hiç bırakmamıştım. Bu sene seçim sonrası gündemin...
Son Durak yazın tatile girdiği için televizyon mesaime ara verebiliyorum.Ancak bugüne kadar, kısa süren zorunlu ayrılık süreleri haricinde yazmayı hiç bırakmamıştım.
Bu sene seçim sonrası gündemin durgunlaşmasını da fırsat bilerek, insan kaynaklarının da teşvikiyle biriken izinlerimin bir kısmını kullanayım dedim. İki haftadır yazmıyordum.
Bu süre içerisinde Twitter'a da doğru düzgün girmedim. Hiçbir yorum yapmadım. "Çekici" linç ayinlerini görmezden geldim. Hatta gündem detoksunun dozunu artırıp telefon trafiğimi bile minimuma indirdim.
Gün boyu her şeye yazı konusu olarak bakan biri olarak, bu deneyimin ilgi çekici olduğunu söyleyebilirim. Zira ne yazacağınızı düşünmeyince siyaseti takip etme ihtiyacınız da azalıyor. Zamanla da gündeme dair ilginiz azalıyor.
Tabii sonuçta sosyal varlıklarız. Ve gazetecilerin, siyaset yazarlarının insanlarla kurduğu ilişkinin kanalı belli. Siz ne kadar uzak kalmaya çalışsanız da kiminle konuşsanız, sohbet etseniz konu dönüp dolaşıp malum yere geliyor.
Ama kontrol edemediğim bu durumu da artıya çevirdim.
Bol bol dinledim. Yorum yapmadan, tartışmadan... İnsan vereceği cevaba odaklanmadığı zaman daha iyi anlıyor.
Gördüklerimin, farkına vardıklarımın bir kısmını sizlerle de paylaşayım.***
Seçimlerle geçen bulanık atmosferin netleşmesinden midir bilmiyorum ama herkesin daha "makul" bir havada olduğunu gördüm.
Kısa bir süre öncesine kadar her türlü diyaloğu kilitleyen tahrik edici kalıplar, aşırı yorumlar hatta paranoyalar yerini daha gerçekçi argümanlara bırakmış.
Seçim yoluyla yerel yönetimlerin ciddi kısmının elde edilebildiğini deneyimleyen muhalifler "diktatör", "tek adam" gibi başarısızlık bahanelerini artık peynir ekmek gibi sıralamıyorlar. Daha somut, gerçekçi ve vicdanlı bir zeminde eleştiriler yapıyorlar.
S-400'ler ve Akdeniz meselesi gibi konularda şahit olduğumuz üzere, siyaset üstü konularda hükümetin politikalarını destekliyorlar. Görmüşsünüzdür, yıllardır aka kara demekte hiçbir beis görmeyen Sözcü bile 15 Temmuz'un yıldönümünde ya da S-400'ler Türkiye'ye indiğinde attığı manşetlerle "yandaş" medyayı kıskandırdı.
İktidarı destekleyenler de muhalefetin her türlü talebinin şeytanlaştırılması kolaycılığına tepkililer. Kendilerini aptal yerine koyan aşırılıklara, şovlara tepkililer. Daha akılcı ve şık bir imaj ve destek bekliyorlar.***
Biliyorum, kimileriniz beni çok yine çok iyi niyetli bulacak. Muhtemelen de yerleşik ve sosyal medyanın dev aynası tuttuğu nefret söylemlerini, provokasyonları, dedikoduları önümüze koyacaklar...
Bunlar her dönem her yerde hep vardılar, olacaklar da.
Ama Türkiye, bu örgütlü kötülükten ve aptallıktan ibaret değil. Zor dönemlerde sağduyusunu hep hissettiğimiz çok daha büyük bir ortak akıl var bu ülkede. Nefret pompalayan odakların çıkardığı patırtıya, yönlendirme amaçlı sanal linçlerine aldırmadan ortak çıkarlarımızı, geleceğimizi savundukça, sorun değil çözüm ürettikçe de daha etkili olacak.
Yeni dönemin hepimize kazandıracak bu havasını koklayamayansa, dünle birlikte kalacak. Adınız gibi emin olabilirsiniz.
Bu arada yazmayı da sizleri de çok özlemişim. İyi ki varsınız.
Bu sene seçim sonrası gündemin durgunlaşmasını da fırsat bilerek, insan kaynaklarının da teşvikiyle biriken izinlerimin bir kısmını kullanayım dedim. İki haftadır yazmıyordum.
Bu süre içerisinde Twitter'a da doğru düzgün girmedim. Hiçbir yorum yapmadım. "Çekici" linç ayinlerini görmezden geldim. Hatta gündem detoksunun dozunu artırıp telefon trafiğimi bile minimuma indirdim.
Gün boyu her şeye yazı konusu olarak bakan biri olarak, bu deneyimin ilgi çekici olduğunu söyleyebilirim. Zira ne yazacağınızı düşünmeyince siyaseti takip etme ihtiyacınız da azalıyor. Zamanla da gündeme dair ilginiz azalıyor.
Tabii sonuçta sosyal varlıklarız. Ve gazetecilerin, siyaset yazarlarının insanlarla kurduğu ilişkinin kanalı belli. Siz ne kadar uzak kalmaya çalışsanız da kiminle konuşsanız, sohbet etseniz konu dönüp dolaşıp malum yere geliyor.
Ama kontrol edemediğim bu durumu da artıya çevirdim.
Bol bol dinledim. Yorum yapmadan, tartışmadan... İnsan vereceği cevaba odaklanmadığı zaman daha iyi anlıyor.
Gördüklerimin, farkına vardıklarımın bir kısmını sizlerle de paylaşayım.
Kısa bir süre öncesine kadar her türlü diyaloğu kilitleyen tahrik edici kalıplar, aşırı yorumlar hatta paranoyalar yerini daha gerçekçi argümanlara bırakmış.
Seçim yoluyla yerel yönetimlerin ciddi kısmının elde edilebildiğini deneyimleyen muhalifler "diktatör", "tek adam" gibi başarısızlık bahanelerini artık peynir ekmek gibi sıralamıyorlar. Daha somut, gerçekçi ve vicdanlı bir zeminde eleştiriler yapıyorlar.
S-400'ler ve Akdeniz meselesi gibi konularda şahit olduğumuz üzere, siyaset üstü konularda hükümetin politikalarını destekliyorlar. Görmüşsünüzdür, yıllardır aka kara demekte hiçbir beis görmeyen Sözcü bile 15 Temmuz'un yıldönümünde ya da S-400'ler Türkiye'ye indiğinde attığı manşetlerle "yandaş" medyayı kıskandırdı.
İktidarı destekleyenler de muhalefetin her türlü talebinin şeytanlaştırılması kolaycılığına tepkililer. Kendilerini aptal yerine koyan aşırılıklara, şovlara tepkililer. Daha akılcı ve şık bir imaj ve destek bekliyorlar.
Bunlar her dönem her yerde hep vardılar, olacaklar da.
Ama Türkiye, bu örgütlü kötülükten ve aptallıktan ibaret değil. Zor dönemlerde sağduyusunu hep hissettiğimiz çok daha büyük bir ortak akıl var bu ülkede. Nefret pompalayan odakların çıkardığı patırtıya, yönlendirme amaçlı sanal linçlerine aldırmadan ortak çıkarlarımızı, geleceğimizi savundukça, sorun değil çözüm ürettikçe de daha etkili olacak.
Yeni dönemin hepimize kazandıracak bu havasını koklayamayansa, dünle birlikte kalacak. Adınız gibi emin olabilirsiniz.
Bu arada yazmayı da sizleri de çok özlemişim. İyi ki varsınız.
Atatürkçülük sınıfsal bir tercih
23 Kasım 2024 | 133 Okunma
Bu işlerde Mahir
22 Kasım 2024 | 823 Okunma
60 günde Trump’ın elini kolunu bağlayacaklar
20 Kasım 2024 | 1.279 Okunma
Parsel parsel...
18 Kasım 2024 | 1.339 Okunma
Bahçeli’nin Öcalan çıkışıyla balataları sıyırdılar
17 Kasım 2024 | 1.452 Okunma
TÜM YAZILARI