Pisipisikopatım
Türkiye devrimci solunun 'alayına isyan' tavrına hepimiz aşinayız. Tanımadıkları ve kendilerine karşı (halkın temsilcileri sıfatıyla) örgütlendiğini düşündükleri bir sistemin tüm resmi...
Türkiye devrimci solunun 'alayına isyan' tavrına hepimiz aşinayız. Tanımadıkları ve kendilerine karşı (halkın temsilcileri sıfatıyla) örgütlendiğini düşündükleri bir sistemin tüm resmi bileşenlerine doğal olarak karşıdırlar.
Çünkü bu anlayışa göre, parlamentonun çıkardığı bir yasa, yargının bir kararı ya da belediyenin bir faaliyeti, içeriği halkın çıkarına bile olsa, son tahlilde sistemin devamına hizmet eden bir hamle, bir göz boyamadır.
Devrimci solun şiddeti de meşrulaştıran bu geniş reddiyecilik perspektifinin kendi içinde tutarlı olduğunu söylemek pekâlâ mümkün. En fazla "kazın ayağı öyle değil" der geçerim.
Ne var ki bizde bu ideolojik yaklaşım teorik boyutu göz ardı edilerek daha çok bir 'ergen isyanı' şeklinde tezahür ediyor. E haliyle ortaya da trajikomik bir pozisyon kalıyor. Örneğin yukarıdaki perspektif alamet-i farikası olan DHKP-C gibi bir örgüt, AK Parti gibi çevreyi örgütleyen, reformist bir hareketi "düzen partisi" ilan ediyor. Buna karşın devletin kurucusu ve resmi ideolojinin sözcüsü CHP'yi kendine müttefik seçiyor.
Çelişki bununla da sınırla değil. İllegal grupların desteğiyle CHP-ML pozlarında gezen rejimin kurucu partisi de, kurduğu düzenin işlememesi için yürütme karşısında "anarşist" bir politika izliyor.