Tahliye edilmeyeceklerini bile bile
Cumartesi akşamı Silivri Cezaevi önünde bu kez Ergenekon ve Balyoz sanıklarının yakınları değil, bu davaların mimarlarının taraftarları toplanmıştı.Paralel yapı soruşturması nedeniyle tutuklu...
Cumartesi akşamı Silivri Cezaevi önünde bu kez Ergenekon ve Balyoz sanıklarının yakınları değil, bu davaların mimarlarının taraftarları toplanmıştı.
Paralel yapı soruşturması nedeniyle tutuklu bulunan kişilerin tahliyesine yetkisi olmadığı halde bakan mahkemenin kararının uygulanması için eylem yapıyorlardı. Oysa aynı grubun Balyoz davalarındaki gece yarısı tahliyelerine verdikleri tepki hafızalarımızda dipdiriydi. Bugün tam aksini söyleyen Cemaat yazarlarının o günlerdeki kendi "hukuki argümanlarına" bakmaları yeterliydi aslında. Ama olsundu, itikatlarına göre dün belki tartışılabilirdi fakat kanunlarını hocaefendilerinin çizdiği Cemaatlerinin doğrusundan sual edilemezdi. Peki bu kavga gürültünün içinde aslında yaşanan neydi, bir bakalım.
Tahliye taleplerine olumlu yanıt alamayan şüpheli vekilleri bu kez de reddi hâkim talebinde bulundular. Üstelik de kanunun yetkili kıldığı hâkimliğe değil, alakasız 29. Asliye Ceza Mahkemesi'ne. Daha da ilginci bu mahkeme de kanunu, yetkiyi falan hiç sorun etmedi. Hâkimlerin reddine karar verip, tahliyelere de 32. Asliye Ceza Mahkemesi'nin bakmasına hükmetti. O da paralel yapı zanlılarının tahliyesine karar verdi.
Ancak ortada ciddi bir hukuki sorun hatta skandal vardı. Şöyle ki; Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 7. maddesine göre de yetkisiz olarak verilen kararlar hükümsüzdü. Ve reddi hâkim talebini kabul eden 29. Asliye Ceza da, tahliyelere karar veren 32. Asliye Ceza da bu konuda yetkisizdi.