Tuğçe Kazaz
Kuruluşundan bu yana Cumhuriyetin her alanının "asli" sahipleri var. Siyasetin, hariciyenin, ekonominin, akademinin, odaların, sanatın ve tabii ki medyanın da...Yıllarca yaptıkları rejim muhafızlığının...
Kuruluşundan bu yana Cumhuriyetin her alanının "asli" sahipleri var. Siyasetin, hariciyenin, ekonominin, akademinin, odaların, sanatın ve tabii ki medyanın da...
Yıllarca yaptıkları rejim muhafızlığının karşılığını fazlasıyla aldılar. Siyaset kurumunu, Kürtler, dindarlar ve azınlıklar gibi çevrede tutulan ahalinin inançlarını, dilini, şivesini, geleneklerini aşağıladılar. Rejim de karşılığında kendilerine imtiyazlar sağladı.
Çok yetenekli değillerdi.
Ama bir acayip serbest piyasa koşulları yanlarındaydı. Eğer tüm bu desteğe karşın rakiplerini tasfiye edemiyorlarsa, azınlıkların mülksüzleştirilmesi gibi "icraatlar"imdatlarına yetişiyordu.
Sıkı gümrük duvarları yalnızca ekonomik hayatı değil, kültür hayatı da sınırlandırdığı için, Passoli'nin tabiriyle, yaratılan kültürel çölde tüm vasatlıklarını mucize diye satmayı başardılar.
Son 10 yılda bu kast kırıldı. 40'larda Ankara'nın hem belediye başkanı hem de Valisi olan (İlbay) CHP'li Nevzat Tandoğan'ın Ulus'a girmesinler diye peşlerine zabıta taktığı o çevredekiler (the others) "görünmeye" başladılar.
İşte bugün makamlarında, ekranlarında, köşelerinde peşin satan gibi kasılıp "bunlar nereden çıktı" diye höykürenlerin rahatsızlığı bundandır.
Siz bakmayın kibirleri Arş-ı ala'ya dayansa da, onu bunu "köylü" diye küçümseseler de, çoğu taş çatlasa kentli ikinci nesildir.
Ayrıcalıklı konumları burjuvalıklarından değil, hısımlarının bürokrasideki memuriyetindendir.
Ve bildiğiniz üzere tarih boyunca en acımasız devrimlerin kaymak tabakasını da, bu en görgüsüz ve hırçın ara sınıflar oluşturmuştur.
Söylem üretme mekanizmalarındaki işleri onların mesleği değil, varoluşlarıdır; diğerleri ise ne demekse "mayişli gazeteci." Çoğunun isminin, babasının, annesinin, dedesinin adı hatırlanmadan akla gelmemesinin nedeni de budur.