Türkiye DAEŞ’i vurmak için neyi bekliyor?
DAEŞ son katliamını bir Ramazan günü yaptı. Kobani'de sivillere saldırdı, pek çok masum insanın canına kıydı. Bizim derdimiz bu, acımız büyük. Derdi yine başka olanlar ise bu terör...
DAEŞ son katliamını bir Ramazan günü yaptı. Kobani'de sivillere saldırdı, pek çok masum insanın canına kıydı. Bizim derdimiz bu, acımız büyük. Derdi yine başka olanlar ise bu terör saldırılarının ilk saniyelerinden itibaren manipülasyona başladılar.
Bizzat HDP'nin Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ bütün hukuk ve siyaset normlarını ayaklar altına alarak şu provokatif açıklamayı yaptı: "Türkiye IŞİD'e yardım etmediğini ispatlasın."
Evet aynen öyle. 1 milyon insanın hayatını kaybettiği Irak operasyonuna gerekçe gösterdikleri kimyasal silahları bulamayınca ABD'li yetkililer de aynı zavallı mantığın arkasına sığınmışlar ve alay konusu olmuşlardı: "Kanıtın yokluğu yokluğun kanıtı değildir."
Oysa Yüksekdağ'ın ve Kürt gençlerinin kanı üzerinde yükselen medyalarının yeni bir 7-8 Ekim yaratma gayretkeşliğine cevap, bizzat saldırıya maruz kalan YPG'den gelmişti. YPG Sözcüsü Redur Halil, Al Jazeera'ya yaptığı açıklamada saldırganların Türkiye'den geldiğine dair bir kanıtları olmadığını, DAEŞ militanlarının ilçeye batı ve güneyden sızdıklarını belirtti.
Twitter'da @cengizalgan'ın dediği gibi egemen Kürt siyasal hareketinin gerçekten de silahtan önce insanların hayatına mal olan yalanlarını bırakması şart!
Neyse, biz yalanı, dolanı, Kürt ve Türk gençlerinin kanı üzerinde paten yapan kirli siyaseti bir yana bırakıp gerçeklere bakalım. Çünkü bölgede akan bu kanın durdurulması için üzerimize düşenler var. Artık bir canın daha kaybedilmesine tahammülümüz yok.