Zulüm 1948’de başladı
Twitter'daki ya da İnstagram'daki güzellik yarışması temennisi tadındaki yorumlardan görmüşsünüzdür. Dün, Dünya İnsan Hakları günüydü. 1948'den beri tedavülde olan bir geyik işte! Zira...
Twitter'daki ya da İnstagram'daki güzellik yarışması temennisi tadındaki yorumlardan görmüşsünüzdür. Dün, Dünya İnsan Hakları günüydü.
1948'den beri tedavülde olan bir geyik işte!
Zira güne yamanan "insan hakları" vurgusu, bizzat ihlallerin sorumlularının eseri.
Bugün adına kanıp "medeniyet göstergesi" sandığımız bu bildiri, II. Dünya Savaşı'ndan sonra gündeme geldi.
Savaşın kazananları, "dünyadaki devletler bireylere tanınan hak ve özgürlüklerin güvence altına alınmasını" her şeyden çok önemsediklerini söylüyorlardı.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu da Haziran 1948'de bu konuyla ilgili bir bildiri hazırladı. Metin, 10 Aralık 1948'de Genel Kurul'un Paris'te yapılan oturumunda kabul edildi.
Toplantıda dönemin 6 sosyalist devleti çekimser kalacaklarını açıkladılar.
Peki, neydi, "insan hakları" gibi süslü bir cümlenin büyüsüne rağmen çekimser kalabilme cesareti gösterebilmelerinin gerekçesi:
"Bildiri, burjuva sınıfından olan insanların sınıf çıkarını koruyor ve işçi sınıfını egemen sınıflarla uzlaşmak zorunda bırakacak!"
O dönemde bunu söyleyenlerin "çağdaş dünyadan" aldıkları sert tepkileri tahmin etmek zor olmasa gerek, değil mi?