Zulüm 2003’te başladı!
Türkiye ile ABD arasındaki vize krizi, 15 yıldır Türkiye'yi hedef tahtasına koyanların "gerçekten kimler" olduğuna dair tartışmayı alevlendirdi. Zira ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü'nün...
Türkiye ile ABD arasındaki vize krizi, 15 yıldır Türkiye'yi hedef tahtasına koyanların "gerçekten kimler" olduğuna dair tartışmayı alevlendirdi.
Zira ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü'nün çıkıp "Bu karar Beyaz Saray'la koordineli alındı" deme ihtiyacı hissetmesi önemli bir "itiraf."
Öyle ya, zaten bir büyükelçi dış politikada adım atarken bağlı olduğu seçilmiş yönetim dışında "nereyle" koordine olabilirdi ki?
Yoksa Sözcü Nauert, kaş yapayım, ayar vereyim derken, ABD'deki "paralel iktidarı", Pentagon'u mu ağzından kaçırıvermişti?
Hâlâ stratejik bir sığlıkla tüm bu yaşananları "Trump'ın iş bilmezliğine" bağlayanlar elbette bu çelişkileri, diplomatik skandalı görmediler bile.
Ancak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın dün yaptığı konuşmada dillendirdiği şu cümleler sanırım, tüm dünyayı kaosa sürükleyen ABD'deki çift başlılığın en net ifadesi:
"Eğer koskoca ABD'yi bir büyükelçi yönetiyorsa, Büyükelçi 'ben bunu hükümetim adına aldım' diyor. Sayın Başkan ve ABD üst yönetimi de buna 'Sen bunu yapamazsın' demiyor arkasında duruyorsa kusura bakmasınlar. Biz de aldığımız kararın şu anda sonuna kadar arkasındayız!"
Haksız mı, daha birkaç hafta önceki yüz yüze görüşmelerinde "Sıkı dostluktan" bahsetmemiş miydi Trump?
Dün, resmi olarak "Hangi Amerika" diyen soran Cumhurbaşkanı, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu saldırının arkasında "Zulüm 1453'te başladı" söylemini üretenlerin olduğunu söyledi.
Kuşkusuz bu işin kökü tarihe dayanan motivasyonları da vardır.
Ancak yakın süreci göz önüne alırsak, benim aklıma ilk olarak 15 yıl öncesi geliyor. O gün bugündür ülkece ABD'nin sistematik saldırısı altındayız...
Ve ilk adım, 2003'teki 1 Mart tezkeresinin TBMM'den geçmemesi üzerine devreye koyuldu!