DİSK kayması!
“... Türkiye’nin yakın tarihini bilen herkes ülkenin kadim sorunlarının savaşla, şiddetle çözülemeyeceğini görmektedir. Savaş daha fazla baskı ve kan, daha fazla baskı ve kan daha fazla savaş...
“... Türkiye’nin yakın tarihini bilen herkes ülkenin kadim sorunlarının savaşla, şiddetle çözülemeyeceğini görmektedir. Savaş daha fazla baskı ve kan, daha fazla baskı ve kan daha fazla savaş getirmektedir.... Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Başkanlar Kurulu, iktidarı ve karşısındaki güçleri şiddete derhal son vermeye çağırır.”
Yukarıdaki özet alıntıyı 30 Temmuz günü toplanan DİSK Başkanlar Kurulu’nun “Sonuç Bildirgesi”nden yaptık. Dört sayfalık bildiride dikkatimizi iki şey çekti. Birincisi; PKK’ya ve yaptığı terör eylemlerine ilişkin tek bir eleştirinin dile getirilmemesi... Terör örgütünün “İktidarın karşısındaki güçler” denilerek meşrulaştırılması... İkincisi; terörü yapan PKK ile teröre karşı mücadele eden devletin güvenlik güçlerini aynı kefeye koyup terörle mücadeleyi “savaş” olarak nitelendirmesi. Savaşın, meşru güçler arasında çatışma olduğu, PKK ile mücadelenin ise terörle mücadele olarak adlandırılması gerektiğini... Adında “Devrimci” sözcüğü de olan koskoca bir konfederasyonu yönetenlerin bilmemesi..!
Aslında akiller yetmez ama evetçiler, DİSK gibi kuruluşların dillerinin altındaki bakla şu; Devlet teslim olsun. PKK’nın taleplerini yerine getirsin... Bunu açıkça söyleyemiyor, yukardaki gibi geveliyorlar.
Gel de çatışma!
PKK ile mücadelenin kanlı bir şekle dönüşmesi üzerine içeriksiz barış çağrıları birbiri peşinden piyasaya sürülüyor:
“Silahlar sussun, eller tetikten çekilsin” vs...
İyi de bu tür çağrılarla “silahları susturmak, çatışmasızlık ortamını sağlamak” mümkün mü? TSK elini tetikten çekse bile aynı şeyi PKK yapar mı? Çok geriye gitmiyor, önce geçtiğimiz mart ayında KCK Yürütme Konseyi Başkanı Cemil Bayık’ın gazetelere yansıyan sözlerini hatırlatıyoruz.
“Kürtlerin silah bırakmasını istemek Kürtleri ölüme yatırmak anlamına gelir.”
Haziran ayından KCK’nın yaptığı açıklamayla devam ediyoruz.
“Gerillanın silahlı mücadeleyi bırakması Önder Apo özgürlüğüne kavuşmadıkça mümkün değildir.”
Ve temmuz ayında, Selahattin Demirtaş’ın “Silahları bırakma çağrısı yapacak tek kişi Öcalan’dır” sözlerine KCK Yürütme Konseyi eş başkanı Bese Hozat’ın tepkisi;
“HDP’de bazı kişilerin AKP’nin oyununa gelerek silah bıraktırma adresi olarak Önder Apo’yu göstermeleri büyük yanlıştır.”
En başta ne denildi... Terör örgütü silah bırakmadan barış görüşmesi olmaz. Barış da olmaz. Nitekim olmadı. Tekrar eskiye dönüldü. Terör örgütü silahı bırakmam diyorsa silahı elinden alacaksınız. Başka çareniz yok.