Oyuna figüran...
Savaş teorilerinden biri şudur: “Bir savaşta taraflar barışa yanaşmıyorsa iki tarafın da savaştan çıkarı var demektir.” Güneydoğu’da süren kirli savaştan kimin ne çıkarı...
Savaş teorilerinden biri şudur:
“Bir savaşta taraflar barışa yanaşmıyorsa iki tarafın da savaştan çıkarı var demektir.”
Güneydoğu’da süren kirli savaştan kimin ne çıkarı olabilir...
Karşı taraf savaşı neden sürdürdüğünü barış şartını ortaya koyarak izah ediyor...
17 Ocak’ta toplanan HDP Olağan Konferansı bildirgesinde şu deniyor:
“İmralı’da 4 Nisan’dan bu yana uygulanan tecride son verilerek Sayın Abdullah Öcalan’ın eşit ve özgür koşullarda müzakere edebileceği Dolmabahçe Mutabakatı zeminine geri dönülmesi, İzleme Heyeti’nin de dahil olduğu müzakerelerin başlatılması...”
İktidar için Dolmabahçe zeminine dönmek zor olduğu gibi sanılır ki kanlı savaşın sürmesinin de başkanlık sistemine geçişte itici güç olacağı düşünülüyor.
Bu karambolde şehitlerin durumu mu? Keşke “vatan için öldüler” diyebilseydik...
* * *
En çok barış isteyen parti HDP imiş... Kendileri öyle söylüyor...
Bir yandan halk savaşı diye hendeklerin arkasındaki hafif silahlı güçleri destekliyorlar.
Bir yandan devleti katillikle suçluyorlar.
Aynı gün Diyarbakır’dan 5 şehit haberi geliyor, oralı olmuyorlar.
Asker ve polis onlar için insan değildir. Güneydoğu’da görevli yakını olup gece gündüz endişe içinde yaşayan aileler, babasız kalan çocuklar falan onlar için bir anlam ifade etmiyor.
Daha çok asker ve polis öldürmek ruhlarına huzur veriyor... Barıştan anlaşılan bunu anlıyorlar.
Hapis günlükleri
Balyoz mahkumu bir askerin daha anıları kitap olarak piyasaya çıktı... Emekli Tümamiral Yalçın Erdağ kitabının adını “Bir Amiralin Hapishane Günlükleri” koymuş. Akıcı, duygulu, bilgilendirici, bu ülkenin kendi askerlerine kurduğu tuzağın boyutlarını anlatan 570 sayfalık bir kitap... İçindeki önemli olayları bırakıp ayrıntı sayılabilecek bir parçayı aktaralım...
“Geçen hafta hastaneye giderken araçta her zamankinden farklı bir sevk subayı vardı. Bizim yüzümüzü biraz olsun güldürebilmek için neler yapmadı ki.. Espriler, iyi dilekler, iyi müzikler, boğaz kenarında seyrederken camları açıp: “Boğaz havasını çekin içinize” demeler, Boğaziçi Köprüsü’nden geçerken şöföre: “Sağ şeritten ve yavaş git de boğaz manzarası seyretsin komutanlar” demeler...”