Sürpriz hazırlıyor!
Aslında Özal da böyle yapardı. Bir dış geziye çıkarken arkasında saatli bomba gibi konular bırakır, böylece gündemden düşmemeye çalışırdı. O da başkanlık ve anayasa...
Aslında Özal da böyle yapardı. Bir dış geziye çıkarken arkasında saatli bomba gibi konular bırakır, böylece gündemden düşmemeye çalışırdı. O da başkanlık ve anayasa tartışmalarını alevlendirmeyi severdi. Tayyip Erdoğan da öyle yapıyor. Ve görünüşteki rahatlığa bakılırsa... Yarattığı tartışmaların kendisini yıprattığını değil güçlendirdiğini düşünüyor...
* * *
Peki Erdoğan acaba dönüşte ne sürprizler hazırlıyor derseniz... Geziye çıkarken Anayasa Mutabakat Komisyonu ile ilgili sözlerine bakalım:
- Bu komisyon iş görür veya görmez. Burada tek başına iktidar partisi dahi kalkar kendisi anayasa ile ilgili önergesini hazırlar ki başbakanlığım döneminde bizim yapmış olduğumuz hazırlıklar var bu konuda. Zaten neredeyse teklifimiz hazır durumda. Bunu parlamentoya sunar ve parlamentoda bu konuyla ve önergeyle ilgili olarak bu 330’u yakalarsa zaten mesele yok, nereye gidilir? Millete gidilir....”
* * *
AKP’nin geçen dönemde başkanlık sistemiyle ilgili 32 maddelik bir teklifi vardı. Masaya konulunca kavga çıktı. Erdoğan sanılır ki bu (başkanlıktan çok padişahlığı andıran) tekliften söz ediyor. Bu teklifi destekleyen 330 milletvekilini denkleştirip referanduma gidecektir. Meclis’in ve halkın yarısı olumsuz oy da verse başkanlık sistemi hayata geçirilecektir. Yapılan plan budur...
Sen önden yürü!
Kürt siyasetinin kıdemlilerinden Mahmut Alınak Odatv’de yazıyor:
“HDP ve DBP yöneticileri ‘Sur’a Yürüyüş’ çağrısı yaptıklarında bizim Cizre, Şırnak ve Silopi’deki incelemelerimiz daha yeni bitmişti. Haberi televizyonlarda izleyince, ‘Bu yürüyüşe katılmak benim için farzdır’ diyerek soluğu Diyarbakır’da aldım...”
Mahmut Alınak çarşamba sabahı (önceki sabah) doğru Diyarbakır Fırat Dicle Kültür Derneği’ne gider. Siyasetçiler oradadır. Alınak oradaki kahramanları anlatıyor:
“Hepsi canlı yayında halkı Sur’a yürümeye ve direnmeye çağırıyor, ‘Diz çökmeyeceğiz, direneceğiz, kazanacağız’ diyorlardı...”
Peki sonra? Mahmut Alınak devam ediyor:
“Geçmez gibi gelen bir zamandan sonra saat dört olmuş, nabız atışlarım hızlanmıştı, ancak içeride hiçbir kıpırdama yoktu. Genel merkez yöneticileri ile milletvekillerinin Sur’a yürümeyeceklerini öğrenince başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Önce inanamadım; halkı Sur’a yürümeye çağıran onlar değil miydi? Halk ölümü göze alarak Sur’a yürümeye çalışırken, öncüler burada oturacak kadar vicdansız olamazlardı.
Ne var ki, az sonra acı gerçeği onların ağzından da öğrendik: Sur’a yürüme planları yoktu. Yürümeyeceklerdi.
Halkı devletin önüne atacaksın, kendin de içeride oturup çay kahve içeceksin! Buna hangi vicdan isyan etmez...
Halk, ‘Sur’a yürüyüş’ adı altında sokağa sürülmüş, sonra da sahipsiz bırakılmıştı...”