Aydınlık ancak karanlığın içinden görülür
DOYUMSUZLUĞUN çarkları döndürdüğü bir düzenin mengenesinde sıkılan toplumların bireyleri olarak, çağımızın dayattığı mutluluğu yakalamanın mümkün...
DOYUMSUZLUĞUN çarkları döndürdüğü bir düzenin mengenesinde sıkılan toplumların bireyleri olarak, çağımızın dayattığı mutluluğu yakalamanın mümkün olmadığını ne kadar erken idrak edersek o kadar iyi.
Son yıllarda olup bitenler görmek istemeyenlerin bile yüzüne bu gerçeği çarpıyor.
Önceden misal, sefalet bize uzak bir kıtanın sınırları içinde kalmış gibi görünürken; örneğin Afrika’daki aç çocuklar çok uzaklardaki bir grup insanın yüreğini sızlatırken, görmek istemeyenin de radarına girmiyordu.
Son yıllarda ise sefaletle bir tatil beldesinde bile yüz yüze gelmek kaçınılmaz. Karnımız tok, sırtımız pek ama tatminsiz hayatlarımızdan hoşnutsuzluğumuzu sahilde yogayla atmaya çalışırken misal, can derdinde bir grup insanın uyduruk botlarla zorlu bir deniz yolculuğunun ardından kıyıya çıktığına tanık olabiliyoruz.
Ya da deniz mahsullerinin en tazeleriyle midemizi doldurma hayaliyle bir Yunan adasına vardığımız anda ilk karşımıza çıkan, yol kenarına atılmış can yelekleri olabiliyor. Daha tatil başlamadan boğazımıza yumruk iniveriyor.
Artık önceden farkında olmayanlarımız bile dünyadaki adaletsizliklerin farkında; birilerinin sefil olduğu bir dünyada diğerlerinin de hoşnut olması mümkün değil.