Dürüst siyasetçinin yükselişi
ALMANYA'da politik yalancılık konusunda epey mahir Nasyonal Sosyalist Parti'nin 1920 tarihli resmi parti programında şöyle yazıyordu: "Basın tarafından bilinçli olarak yayılan siyasi yalanlara karşı yasal mücadele verilmesini...
ALMANYA'da politik yalancılık konusunda epey mahir Nasyonal Sosyalist Parti'nin 1920 tarihli resmi parti programında şöyle yazıyordu:
"Basın tarafından bilinçli olarak yayılan siyasi yalanlara karşı yasal mücadele verilmesini talep ediyoruz."
Düşmanlarını sürekli yalancılıkla suçlayan Hitler, kitleleri kandırmak için düşmanlarının büyük yalanlarını kullanmanın ve yenilerini icat etmenin ustasıydı.
Propaganda Bakanı Goebbels'in "Eğer yeterince büyük bir yalan uydurur ve sürekli tekrarlarsan, sonunda insanlar buna inanacaktır" sözünü son yıllarda herhangi bir cümleden daha sık duyduk.
*
Elbette politik yalanı Naziler icat etmedi. Bu yalan cinsi Plato'nun 'Devlet' kitabıyla ortaya çıkmış, toplum düzenini korumak üzere icat edilen 'asil yalan'dan beri var.
Yani, otoriter yönetimlerin yalanları, çeşitli kılıflar giydirilerek kitlelere bin yıllardır yediriliyor.
*
ABD kurulduğunda, Atlantik'in o yanındaki siyasetçilerin yalan söylemediği vurgusu yapılıp durdu.
Mason Locke Weems'in 1799'da Londra'da basılmış bir kitaptan araklayıp yeni güne uyarladığı öyküde 6 yaşındaki George Washington'ın kestiği kiraz ağacıyla ilgili yalan söyleyememesi anlatılıyordu.
Abraham Lincoln'ün lakabı 'Dürüst Abe' idi.
Taze Amerika'nın kilit sözcükleri şeffaflık ve açıklık idi. Eski tip belagat ve kitleleri coşkuyla zıplatacak türde retorik, yerini dürüstlüğün elzem olduğu daha sade bir tarza bırakmıştı. Gerçekler konuşacaktı.
Bu yeni tarz, politik sorunlara apolitik çözümler olduğu inancını kalıcı hale getirmeyi amaçlıyordu.
Yalan makinesini de ABD'liler icat etti. (Ama tabii ki bu makineye, söylemlerinin doğruluğunu test etmek için siyasetçileri asla bağlamadılar.)