Hayvanları es geçen bir sosyal belediyecilik...
Bir grup sokak hayvanı ölü bulunduğunda veya ortadan kaybolduğunda, genelde malum şüpheli belediyedir. Zira belediyeler çoğunlukla bu hayvanlarla nasıl baş edeceğini bilemez ve onları bulundukları yerde yaşatmayı...
Bir grup sokak hayvanı ölü bulunduğunda veya ortadan kaybolduğunda, genelde malum şüpheli belediyedir.
Zira belediyeler çoğunlukla bu hayvanlarla nasıl baş edeceğini bilemez ve onları bulundukları yerde yaşatmayı öncelikleri arasına almaz.
Sokak hayvanlarını zehirleyerek, barınaklara kapatarak, tecrit ederek bu sorunun çözülemediği yıllardır görülmesine rağmen, bu zalimce yöntemlerden vazgeçilmez.
İşe yarıyor olsaydı, sokaklardaki hayvanların sayısı azalırdı. Bilakis, artıyor.
Çözüm belli.
Öncelikle, HAYTAP'ın uzun süren çabalarıyla yasa tasarısına sokulan ama hükümetin değişmesiyle kalakalan "pet shop'ları kapatmak" bu işi kökten çözmenin tek yolu.
Türkiye'ye her gün gümrüklerden torba torba ithal hayvan sokuluyor.
Bunlar satılıyor.
Bakamayanlar sokağa bırakıyor, hayvanlar sokaklarda çoğalıyorlar.
Bu da yetmez gibi üstüne bir de bizim alışık olmadığımız türde virüslerin yayılmasına ve evcil hayvanlarımıza ulaşmasına yol açıyor ithal hayvanlar.
Denetim olmadan ve pet shop'lar kapatılmadan bu sorun çözülmeyecek.
Bunu çözecek olan da devlet ama o da kılını kıpırdatmıyor diye, oturup hayvanların sokaklarda telef olmasını izleyemeyiz.
Sokaklar hasta ve yaralı, bakıma muhtaç, aç, susuz, üzgün hayvanlarla dolu.
Kimisinin durumu daha da kötü.
Zira ülkemizde hayvanları dövenlerin, onlara işkence edenlerin sayısı az değil.
Burada yine dönüp siyasi erke bakacağız.
Hayvanlara işkenceyi safi 'kabahat'ten sayan ve işkencecinin 3 kuruş para cezasıyla yırtmasını sağlayan kanunlarına.