Saygısız bir toplumuz
Bayram süresince sosyal medyayı Türkiye’nin dört bir yanında tatilcilerin geride bıraktıkları çöplerin fotoğrafları doldurdu. Dağlar, ormanlar, sahiller, denizler, her yer çöple doldu taştı. Kimi...
Bayram süresince sosyal medyayı Türkiye’nin dört bir yanında tatilcilerin geride bıraktıkları çöplerin fotoğrafları doldurdu. Dağlar, ormanlar, sahiller, denizler, her yer çöple doldu taştı.
Kimi duyarlı insanlar tek başlarına ya da gruplar halinde başkalarının çöplerini toplamaya girişseler de, bizim bu devasa çöp sorunumuz “birileri atsın, birileri toplasın” yaklaşımıyla çözülecek gibi değil.
Sorunlara çözüm ararken, derinde yatan nedenlerine bakmadan doğru teşhisi koymak zor; doğru teşhis olmadan da tedavi mümkün değil.
Çöpümüzü böylesine umarsızca ortalığa saçmamız aslen, saygısız bir toplum olmamızdan kaynaklanıyor. Çöpten başımızı kaldırıp yollara, arabalara ve trafiğe baktığımızda, sözünü ettiğim saygısızlığı daha net görebiliriz.
Siz sol şeritte olması gereken hızda giderken, önünüzde sizin yarı hızınızda giden araç size asla yol vermez mesela. Çünkü size ve/veya trafik kurallarına zerre saygısı yoktur.
Ya da yolda, araçlar arasında belli bir mesafe olması gerekirken, siz de doğru süratte giderken, arkanızdaki araç gelir burnunu neredeyse arabanıza değdirir. Önünüze biri çıksa ve ani bir fren yapmak durumunda kalsanız aracıyla üstünüze çıkabilir. Ama umurunda mıdır? Hayır. Yol onundur!
Dünyada medeni olma iddiasında hiçbir kentte İstanbul’daki kadar yoğun ve sık korna sesine denk gelmezsiniz. Tıkalı bir yolda, trafiğin ortasında, herkesin kornasına abanmasının yolu açamayacağını 5 yaşında bir çocuk bile idrak edebilecekken, koca koca insanların safi öfkelerini kusmak gayesiyle kornaya basmasını saygısızlıktan başka ne anlatabilir ki? O yolun kenarındaki dükkânlar, kaldırımlarında yürüyen insanlar, yolu...