Türk adaleti ‘intihar’ diye geçiştirdi
Geçtiğimiz ay Ankara’da bir plazanın 20’nci katından düşerek yaşamını yitiren Şule Çet’in katil zanlısı 3’üncü kez gözaltına alındıktan sonra tutuklanmıştı. ...
Geçtiğimiz ay Ankara’da bir plazanın 20’nci katından düşerek yaşamını yitiren Şule Çet’in katil zanlısı 3’üncü kez gözaltına alındıktan sonra tutuklanmıştı.
Olay basına yansıyıp infial yaratmasaydı adam çok büyük ihtimalle tutuklanmayacak, ‘intihar’ denilerek dosya kapatılacaktı.
Malum, ülkemizde konu kadın cinayetleri olduğunda adalet, ancak basına yansıyıp da kamuoyunun oluştuğu vakalarda işletilebiliyor.
Size iki yıl öncesinden bir olay anlatacağım.
Olay basına yansımadığında adalete nasıl erişilemediğini, yargının görevini nasıl yapmadığını görün diye.
2016 yılının ocak ayında 26 yaşındaki Özlem, üçüncü kattaki evinin balkonundan düştüğü için gece saat 1:30’da hastaneye kaldırıldı ve aynı günün sabahında hayatını kaybetti.
Olaydan 11 ay sonra, savcılık kadının intihar ettiğini iddia ederek ‘kovuşturmaya yer olmadığına’ karar verdi ve dosyayı kapattı.
Özlem’in kardeşi ile Antalya Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu, ayrı ayrı bu karara itiraz ettiler. Sulh Ceza Hâkimliği itirazı reddetti. Bu ret kararı üzerine gidilen Anayasa Mahkemesi (AYM) de başvurunun kabul edilemez olduğuna karar verdi.
Oysa savcılık tüm delilleri toplamamış, mevcut delilleri de usulüne uygun değerlendirmemişti. Yine de dosya kapsamında kamu davası açmaya yeterli şüphe mevcuttu. Zira, yaşama hakkı söz konusu olduğunda bile dosyaların ‘yargılama’ aşaması olmaksızın kapatılması, hukuku ve kamu vicdanını zedeliyor. Ama dava açılmadı.
Olayın hemen ardından, Özlem’in olay sırasında evde olan erkek arkadaşı Ali ile Ali’nin kuzeninin ifadeleri alınmış, her ikisi de Özlem ile Ali a...