Ben yine de dikkat derim...
10 gün kadar önce askeri yetkililer sessizliğini bozmuş hükümetin Suriye’ye müdahale etmek istediğini ama kendilerinin itidal tavsiye ettiğini vurgulayan bir açıklamayı basınla paylaşmışlardı....
10 gün kadar önce askeri yetkililer sessizliğini bozmuş hükümetin Suriye’ye müdahale etmek istediğini ama kendilerinin itidal tavsiye ettiğini vurgulayan bir açıklamayı basınla paylaşmışlardı. Geçtiğimiz hafta içinde de gazeteciler bir “hükümet yetkilisiyle” görüştüler ve Türkiye’nin aslında PYD’ye değil IŞİD’e müdahale etmeyi düşündüğünü, Türkiye’nin PYD’yi müzakere edilebilecek rasyonel bir aktör olarak gördüğünü öğrendiler, öğrendiklerini de bizlerle paylaştılar.
***
İlginç bir şekilde ne hükümet ve ne de bir başkası bu iki açıklamayı yalanladı. Sadece PYD iktidara yakın basın organlarınca bir süre eleştirildi, AK Parti muhaliflerince de bol bol övüldü. Bana öyle geliyor ki, Türkiye güç kullanma tehdidinde bulunarak siyasi bir amaca ulaşmaya çalışıyordu ve yine belli ki o amaç her neyse hasıl oldu. Türkiye siyasi üslubunu ve duruşunu değiştirdi. Fakat yığınak yapmaya da devam etti, Suriye sınırına askeri birliklerini kaydırmayı sürdürdü.
Bu kaydırmalar tehdit veya caydırma amacına yönelik olduğu sürece mesele yok. BM şartı güç kullanma tehdidinde bulunmayı yasaklamış olsa da böylesine kaotik bir ortamda siyasetin başka araçlarla yapılması mümkün olmayabiliyor. Türkiye, IŞİD’e mükafat veremeyeceğine ya da ahlaki çıkışlarla ikna etmeyi düşünemeyeceğine göre, elinde tehdit kozunu kullanmaktan başka bir alternatif kalmıyor.
Ancak Türkiye’nin güç kullanma tehdidinde bulunmayla güç kullanma arasındaki muğlak sınırı geçmemek için gayret göstermesi gerekiyor. Eğer güç kullanmak zorunda kalırsa da gücün ulaşılmaya çalışılan siyasi amaçla doğru orantılı olması, mesajın yerinin ve zamanının iyi seçilmesi şart.