Bir 8 Mart’ın daha ardından…
8 Mart, malum Dünya Kadınlar Günü. İlk kez 1909’da New York’da gündeme geldiği, ardından Sosyalist Enternasyonel tarafından benimsendiği, 1917 Bolşevik Devrimi sırasında kadınların oynadığı rolle...
8 Mart, malum Dünya Kadınlar Günü. İlk kez 1909’da New York’da gündeme geldiği, ardından Sosyalist Enternasyonel tarafından benimsendiği, 1917 Bolşevik Devrimi sırasında kadınların oynadığı rolle şekillendiği, Sovyet blogunda varlığına atfedilen öncü devrimci kimlik nedeniyle çiçeklerle hatırlandığı bir gün.
1977’den bu yana da BM tarafından anılıyor. Kadının her alanda eşit haklara sahip olması için devletlere ve bireylere düşen sorumlulukların altı çiziliyor. Ancak ne yazık ki günün önemi açlıktan savaşlara, iklim krizinden genel insan hakları ihlallerine kadar diğer sorunların ağırlığı altında eziliyor. Bir çok yerde de geleceği kurtarmak adına geçmişin yüceltilmesiyle geçiştiriliyor.
Daha da kötüsü günün mana ve anlamı her yıl artan hız ve iştahla pazarlama ve PR guruları tarafından fırsata dönüştürülüyor. 8 Mart, Sevgililer ile Anneler Günü arası bir yerde konumlandırılıp sorumluluğundan arındırılıyor, mal ve servisin adına tüketilebildiği bir zaman dilimine doğru evriliyor.
Bazıları eminim ki iyi niyetle kadınları kadın olmaları nedeniyle kutluyor, başarılı gördüklerini kutsuyor. Sokaklarda, duyarlı patronların olduğu işyerlerinde, otellerde ve...