Biraz nostaljinin kimseye zararı olmaz...
İnsan yaşlandıkça, yaşlanmanın ayıp olduğunu düşünenlerin deyişiyle yaş aldıkça, geçmişinden kalan anları anı haline dönüştürüp başkalarına anlatmak...
İnsan yaşlandıkça, yaşlanmanın ayıp olduğunu düşünenlerin deyişiyle yaş aldıkça, geçmişinden kalan anları anı haline dönüştürüp başkalarına anlatmak, anlatırken de onları anlatıldıkları halleriyle, zamanından ve mekanından kopartılmış, acılarından ve sorunlarından arındırılmış şekliyle hatırlamak istiyor.
Sanki geçmiş bugün ya da gelecekten daha iyiymişcesine karşılaştırma yapıyor. Hatta yaşamadığı bir geçmişi kendine ve etrafındakilerine yaşatıp mutlu olmaya çalışıyor. Kimi zaman kendisi için bile sıkıcı, kimi zaman da Proust gibi büyük ve unutulmaz bir anlatıcı olabiliyor. Ihlamura veya çaya batırılan bir kek yedi ciltlik bir külliyatın ortaya çıkmasına yol açabiliyor.
Benim gibi Bayram günü ne yazılır diye düşünenlerse biraz nostaljiden kimseye zarar gelmez varsayımıyla küçük bir sahil kasabasının eski sokaklarında, yerine artık gecekondu apartmanlar yapılmış altı kargir üstü ahşap evlerinde, evlerin şadırvanlı bahçelerinde, mutfakların içine gömülmüş su küplerinde, odaların birinden tüm eve yayılan ajans haberlerinde geçmişin huzuruyla çıkış arıyor.
Bayram denince aklıma önce o güne kadar özenle saklanan elbiseler, ayakkabılar, bizim dükkanda da...