Bugün Anne Frank okumayı planlıyorum…
Anne Frank’ı muhtemelen tanıyorsunuzdur, 1929-1945 yılları arasında yaşamış, yaşadığı son iki yılı günlüklerine kaydetmiş genç bir kız. Aslen Alman ama 1933’de ailesiyle birlikte...
Anne Frank’ı muhtemelen tanıyorsunuzdur, 1929-1945 yılları arasında yaşamış, yaşadığı son iki yılı günlüklerine kaydetmiş genç bir kız. Aslen Alman ama 1933’de ailesiyle birlikte Hollanda’ya geliyor. Hollanda’nın 1940’da Almanya tarafından işgalinden iki yıl sonra babasının ofisine bitişik gizli bir yerde saklanmaya başlıyor. Çok geçmeden de ailesiyle birlikte yakalanıp toplama kamplarından birine gönderiliyor. Milyonlarca benzeri, yüzbinlerce yaşıtı gibi gönderildiği kampta, Bergen-Belsen’de hayatını kaybediyor.
Soykırımdan sağ kurtulan babası Otto Frank kızının tesadüfen bulunan günlüklerini yayınlamak istiyor. Anne’ın annesi ve yakın çevresi hakkındaki düşüncelerini de yansıttığı için günlükler önce sansürlü şekilde yayınlanıyor, 1991’de de tamamı Anne Frank adına Basel’de kurulan vakıf tarafından basılıyor. Bugün Türkçe de dahil pek çok dilde ve pek çok başlık altında tek “suçu” Yahudi olmak olan bu kızın anılarını okumak, çektiği acıların küçük bir kısmını hissetmek mümkün.
Ama o bile az...