Dünyaya bir de böyle bakalım
Türkiye’de pek çok insan dünya siyasetine duygusal bakıyor. Dostluklar, arkadaşlıklar bekliyor. Sanki başkaları arasında her şey mükemmel de bir tek Türkiye ayrımcılığa uğruyor diye...
Türkiye’de pek çok insan dünya siyasetine duygusal bakıyor. Dostluklar, arkadaşlıklar bekliyor. Sanki başkaları arasında her şey mükemmel de bir tek Türkiye ayrımcılığa uğruyor diye düşünüyor. Oysa dünya siyaseti, yani devletler arası ilişkiler gücü gücüne yetene istediğini yaptığı, her gün herkesin çıkarını maksimize etmek için diğerlerine her şeyi yaptırmaya çalıştığı bir alan.
Sistem, devletlerden oluşmasına, devletler zaman içinde ilişkilerini düzenleyecek normlar ve kurumlar yaratmış olmasına rağmen, devletler gibi işlemiyor. En kötü işleyen devlette bile adaleti bir şekilde sağlayacak mekanizmalar bulunurken, devletler arası sistemde adaleti görece gücünüz oranında ancak kendiniz sağlayabiliyorsunuz. Çıkarlarınızı ne kadar güçlüyseniz o kadar koruyabiliyorsunuz.
Devlet bize otorite hiyerarşisi sağlıyor. Devletler arası sistemse anarşi. Anarşiyi düzenleyen normlar, kurumlar tabii ki var ama onlara uyum ancak arkasındaki güç kadar mümkün. Zaten o normların ve kurumların çoğu da zamanında hegemonik bir savaşı kazanmış devlet ya da devletler topluluğu tarafından kurgulanmışlar. Dolayısıyla da özünde hepsi güçlünün gücünü, menfaatini koruyor.
***
Ancak zaman içinde tüm devletler bu sistemin parçası oldukları için onlara belli sınırlar çerçevesinde rahat hareket edebilecekleri meşruiyet alanı sağlıyor. Çıkarlarınızı belki sizden daha güçlü devletlere dayatamıyorsunuz ama sistemin verdiği imkanlardan yararlanmayı öğreniyorsunuz. Bazen bir büyük devleti diğerine karşı kullanıyorsunuz, bazen normlarından, bazen de kurumlarından faydalanıyorsunuz.