Kaşıkçı sorununun muhtemel siyasi sonucu
Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul Suudi Arabistan Krallığı Başkonsolosluğu’na girip de çıkmadığı anlaşıldığında Türkiye ile Suudi Arabistan arasında kriz...
Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul Suudi Arabistan Krallığı Başkonsolosluğu’na girip de çıkmadığı anlaşıldığında Türkiye ile Suudi Arabistan arasında kriz çıkacağını, bu krizin yönetiminde ABD’nin Türkiye’yi yalnız bırakabileceğini düşünmek için çok neden vardı. Her ne kadar Konsolosluk diplomatik dokunulmazlık sınırları içinde olsa da nihayetinde Türkiye toprakları üstünde Suudi ajanları tarafından bir suç işlenmişti, Türkiye’nin bu suç hakkında hukuki süreci başlatması, daha da önemlisi tepki göstermesi gerekirdi. Üstelik de iki ülke ilişkileri gergindi. Ancak Türkiye beklenmedik bir şey yaptı, bulgularını ve endişelerini dünya basınıyla gayri resmi olarak paylaşarak Suudi Arabistan karşısındaki cepheyi genişletti. Sorunu sadece kendisiyle bu ülke arasında olmaktan çıkartıp tüm dünyanın sorunu haline getirdi. Eğer Ankara ani bir reaksiyon vermiş, elindeki bilgileri hemen ve resmen paylaşmış olsaydı, dünya basınının ilgisini bu denli çekemez, Suudi Arabistan’nın bu denli baskı altında kalmasını sağlayamazdı. Ne ABD, ne de AB konuyla böylesine ilgilenir, menfaatlerini sarsacak adımlar atmayı düşünürdü. *** Unutmayalım ki, Suudi Arabistan zengin ve parasını Amerika’da üretilen yüksek teknoloji silahlarla harcamak isteyen bir ülke. 110 milyar dolarlık alışveriş yapacağını taahhüt edeli daha bir yıl olmadı. Ayrıca Trump Yönetiminin İran politikasının en büyük destekçisi.