Katar krizi
Katar, Basra Körfezi’nde 330 bini vatandaş olmak üzere toplam 3 milyon kişinin yaşadığı küçük ama bölge siyaseti ve ekonomisi üstünde etkili bir ülke. Dünyanın üçüncü büyük...
Katar, Basra Körfezi’nde 330 bini vatandaş olmak üzere toplam 3 milyon kişinin yaşadığı küçük ama bölge siyaseti ve ekonomisi üstünde etkili bir ülke. Dünyanın üçüncü büyük doğal gaz rezervi Katar’a ait. Önemli üniversitelere, düşünce kuruluşlarına ve Al Jazeera gibi bir televizyon istasyonuna ev sahipliği yapıyor. Topraklarında konuşlanmış yabancı asker ve üsler de var. Hepsinden önemlisi de Türkiye ile ilişkileri mükemmel düzeyde.
***
Ancak Katar’ın başı dertte. Suudi Arabistan önderliğindeki bir grup ülke Katar’a kimseye ikna edici gelmeyen gerekçelerle yaptırım uygulamaya başladı. Diplomatik ilişkiler kesildi, sınırlar kapandı, Katar vatandaşlarından iki hafta içinde ülkelerine dönmeleri istendi. Suudi Arabistan ve yakın komşuları Bahreyn ile Birleşik Arap Emirlikleri Katar’ı adı konulmamış bir abluka altına aldı. Katar ekonomisi de şimdiden bu ablukadan etkilendi.
Oman ve Kuveyt arabuluculuk yapmaya, Körfez ülkeleri arasında bir savaş ya da müdahalenin olmasını engellemeye çalışıyor. ABD, her ne kadar askerleri Al Udeid üssünde konuşlu olsa da Katar’ın yanında yer almaya pek hevesli değilmiş izlenimi veriyor. Dışişleri Bakanı Tillerson Avusturalya’dan yaptığı açıklamada sorunu aranızda çözün mealinde bir şeyler söyledi, IŞİD’e karşı mücadele yeter ki etkilenmesin temennisinde bulundu. Trump derseniz attığı bir tweet ile Suudi yaptırımlarını neredeyse destekledi.
Ruslar daha açık sözlü davrandı ama onların da Suudilere karşı çıkması olasılığı pek yüksek görünmüyor. Lavrov’un açıklamaları Körfez Bölgesi’nde doğacak jeopolitik boşluğu askeri değilse bile siyasi olarak Rusya’nın doldurmaya niyetli olduğu kanısını uyandırıyor. Türkiye ise krizin aşılması için yoğun bir şekilde çalışıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan şimdiden ana aktörler ve muhtemel kolaylaştıcılarla görüştü. Diplomasi trafiğinin devam edeceği, Ankara’nın diplomasinin sınırları içinde elinden geleni yapacağı anlaşılıyor.
Umarız kriz en kısa süre içinde biter, bir başka Körfez Savaşı daha çıkmaz. Ancak savaş hiç de hafife alınmayacak bir olasılık olarak karşımızda duruyor. Suudi Arabistan’ın yeni liderliğinin Yemen sorununu yönetim biçimine baktığımızda, İran’ın Katar’ın yanında yer almasını dikkate aldığımızda, Trump Amerika’sının önceliğinin IŞİD, silah satışı ve İran’ın bölgesel etkisinin sınırlanması olduğunu düşündüğümüzde, bu krizin bölgesel bir savaşa dönüşme olasılığının güçlü olduğunu söyleyebiliriz.