Rusya ile ilişkiler normalleşirken

Önce Putin açıklama yaptı, sonra tebrik gitti, çok geçmeden Erdoğan içinde Rusça özür olan bir mektup gönderdi. Telefon konuşması, Soçi buluşması derken ilişkiler rekor bir hızla...

Önce Putin açıklama yaptı, sonra tebrik gitti, çok geçmeden Erdoğan içinde Rusça özür olan bir mektup gönderdi. Telefon konuşması, Soçi buluşması derken ilişkiler rekor bir hızla normalleşmeye başladı. Yakında Rus turistler yine Antalya sahillerine geleceğe, ihracat ve müteahhitlik hizmetlerindeki kısıtlamalar tamamen kalkacağa benzer. Çavuşoğlu ve Lavrov’un açıklamalarına bakılırsa ilişkiler 24 Kasım 2015’in daha da ilerisine taşınacak, iki ülke Suriye konusunda da işbirliği yapacak.

Belli ki, iki taraf da yaşadıkları tatsızlıktan dersler çıkarttı, pozisyonlarını birbirine yakınlaştırmanın gerekli olduğunu gördü. Özellikle de Türkiye yeni hükümetin kurulmasıyla birlikte, daha doğrusu eş zamanlı olarak, tüm stratejik önceliklerini değiştirdi, ayakları yere basan, doktrini az pragmatizmi bol yeni bir dış politika benimsedi. Artık Türkiye kuşaklar sonrasında ne olacağıyla değil, bugünü nasıl kurtaracağıyla ilgileniyor. Ortadoğu’nun kendi tercihleri doğrultusunda yoğrulması yerine ülkesine yönelik tehditlere yoğunlaşıyor.

***

İsrail ve Rusya ile olan ilişkilerin rayına oturtulmasının hemen ardından AB ile Brüksel’de yeni bir müzakere başlığının açılması, temmuz sonuna kadar mültecilere 2 milyar avronun geleceğinin açıklanması, vize serbestisi için güvenlik dışında hemen her konuda uzlaşılabileceğinin söylenmesi, Mısır ile ilişkilerde de bir sıçrama kaydedileceğinin belirtilmesi Türkiye’nin yeni ve doğru dürtülerle dış politika önceliklerini tanımladığına işaret ediyor. Bu değişimin Suriye politikasına yansımaması, oradaki önceliklerin de değişmemesi imkansız.

Zaten şimdiden Suriye ile temaslar hakkında muhalefet liderlerinin yaptığı açıklamalar var. Umarım onlar haklıdır, Türkiye gerçekten müzakere ediyordur, Suriye rejimiyle de ortak bir zemin bulmaya çalışıyordur. Eğer bu da başarılacak olursa, Türkiye hem PKK/PYD ile daha farklı bir düzlemde etkileşim içinde olacak, hem de en azından IŞİD’e karşı Suriye hava sahasından yararlanacaktır.

Türkiye’nin Esad rejimiyle konuşması ne Suriye muhalefetinin beklentilerinin göz ardı etmesi, ne de PYD ile ille de çatışmaya girmesi anlamına gelir. Türkiye Esad ile konuşabildiği oranda desteklediği grupları daha iyi savunabilecek, Suriye’nin geleceği üstünde daha çok söz söyleyebilecektir. PKK/PYD de bölgedeki güç dengelerindeki değişimi doğru okuyamadığı takdirde, Suriye’deki optimum çıkarlarını dahi koruyamayacaktır. PKK için makul tek çıkış yolu Türkiye’den çıkmak, terör eylemlerine son vermektir.

Türkiye’nin yeni siyasi oryantasyonu PKK’nın maksimalist beklentilerini hayata geçirebilme olanağını ortadan kaldırmıştır. Türkiye hayati çıkarlarını riske atan gelişmeler konusunda veto hakkını yeniden kazanmıştır. Suriye, İran ve Rusya ile ortak hareket edebilen bir Türkiye PKK/PYD tehdidine karşı kendini çok daha kolay savunabilen bir Türkiye’dir. Ayrıca, Ankara’nın bu yeni pozisyon alışının etkileri AB başkentlerinde ve ABD’de de hissedilecek, onlar da kendilerini PKK/PYD karşısında yeniden konumlandırmak zorunda kalacaktır.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Çatışmanın 999’uncu gününde… 20 Kasım 2024 | 72 Okunma Papatya falını bıraksak diyorum… 17 Kasım 2024 | 117 Okunma Sıcaklık artışlarını durdurma umudu sanki yok gibi… 13 Kasım 2024 | 149 Okunma Dünya Trump’ı hazmetmeye çalışırken… 10 Kasım 2024 | 83 Okunma ABD seçimini yaparken… 06 Kasım 2024 | 92 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar