Şiddetin girdabına kapılamadan
Türkiye şiddetin siyaset diline hakim olmaya başladığı yeni bir döneme doğru sürükleniyor. Gelen her şehit haberi, PKK kamplarına atılan her bomba toplumsal uzlaşma, birlikte yaşama imkanlarını ortadan...
Türkiye şiddetin siyaset diline hakim olmaya başladığı yeni bir döneme doğru sürükleniyor. Gelen her şehit haberi, PKK kamplarına atılan her bomba toplumsal uzlaşma, birlikte yaşama imkanlarını ortadan kaldırıyor. Toplum ve siyaset daha da fazla kutuplaşmadan nerede durduğumuza, ne istediğimize, bu şiddet çılgınlığının neden başladığına bakmak gerek.
Hamasetle bir yere varmamız mümkün değil. Bu kadar kırılgan ve kaygan bir zemin üstünde siyaset yapmak da çok zor. Fay hatları her an hepimizi içine çekebilecek kadar derin. Uçurumlar arasında köprü hala kurulabilecekken, kurmaya henüz birileri talipken, fırsatı değerlendirmemiz gerekiyor. Zaman karşılıklı suçlamalarla kaybedilmeyecek kadar değerli.
***
Her şeyden önce Türkiye’yi yönetenler İncirlik uzlaşmasıyla tüm stratejik hedeflerini elde ettiklerini görmeliler. Belli ki bir güvenli bölge oluşturulacak, o bölge Türkmenler tarafından kontrol altında tutulacak, PKK/PYD’nin önüne set çekilecek, yarın Suriye’ye bir şey olması durumunda PKK Türkiye’ye rağmen denize nazır bir devlet sahibi olamayacak.
Yine belli ki Amerika daha bir süre PKK hedeflerinin vurulmasına ses çıkartmayacak. Yani Türkiye’nin IŞİD ile mücadeleye aktif olarak katılmasının karşılığında açtığı krediyi kendi kamuoyundan baskı gelene kadar kullanmasına rıza gösterecek. Ancak bu sürenin çok uzun olamayacağını, Amerika ve Avrupa’nın hemen tüm gazetelerinin ve düşünce kuruluşlarının kendilerini Türkiye ve AK Parti karşıtlığında konumlandırdığını bilmemiz gerekiyor.
Kendi içimizdeki tolerans takviminden, acıyı kaldırma katsayımızdan bağımsız olarak, dünyanın belli başlı ülkelerinden aldığımız desteğin sınırsız olmadığını anlamalıyız. Çok yakında rüzgar ters dönebilir. Bu yüzden siyasetin başka bir aracı olan şiddet kullanımını dozunda bırakıp, önümüze çıkan fırsatları kullanmalıyız.