Suna, Emel ve Ömer…
Suna’yı tanır mısınız bilmiyorum. Ben onunla Şükran Yiğit vasıtasıyla tanıştım. İlk karşılaştığımda Süreyya’dan, Nasır’dan, gazoz kapaklarından, İtimat...
Suna’yı tanır mısınız bilmiyorum. Ben onunla Şükran Yiğit vasıtasıyla tanıştım. İlk karşılaştığımda Süreyya’dan, Nasır’dan, gazoz kapaklarından, İtimat Bakkaliyesi’nden, “Adyojolikandi” ile İndira Gandi arasında kurduğu bağdan söz etti. Makaryos’un kapkara elbiseler giyip ne kadar kötü bir insan olduğunu açıkça belli etmesine rağmen ona karşı önlem alınmamasını eleştirdi. Sonra alıp beni Yeni Mahalledeki evine, evinin bulunduğu sokağa götürdü. Biraz hastalıklarından, biraz da mahalle arkadaşlarından bahsetti.
Derken yeni tanıştığı arkadaşı Emel’i ve Emel’in maddenin dördüncü haline benzettiği güzel giyimli, güzel duruşlu annesi Gülay’ı anlatmaya başladı. O bunları anlatırken dayısı Ömer Paris’ten döndü ve Gülay’a aşık oldu. Suna da dayısının Paris’ten getirdiği kutusunda uyuyan bebeğe. Fakat bebeği yine de Emel’e layık gördü, ona benzetti. İkisinin de sarı saçlarına imrendi. Güneş ışığında mavi siyah saçlarına bakıp sarıya dönüştüklerine inandı. Annesi, babası, en çok da Emel’in annesi hakkında konuştu. Arada her şeyin olup bittiği 1969 yazından yazarının kendisine hayat verdiği 2002’ye dönüp felsefi alıntılar yaptı.
Ben de onu önce Storytel üstünden Özlem Zeynep...