Uzayın derinliklerinden gelip de dünyaya bakınca…
İngiliz yazar Matt Haig’in 2013’de yayınlanan, Elif Ersavcı tarafından Türkçeye çevrilen “İnsanlar” romanı okumadıysanız bir an önce okumanızı daha da iyisi Storytel veya başka bir uygulama...
İngiliz yazar Matt Haig’in 2013’de yayınlanan, Elif Ersavcı tarafından Türkçeye çevrilen “İnsanlar” romanı okumadıysanız bir an önce okumanızı daha da iyisi Storytel veya başka bir uygulama üstünden Kubilay Tunçer’den dinlemenizi öneririm.
Haig bu kitabında çözdüğü matematik problemi nedeniyle kaçırılan bir profesörün yerine geçen, görevi çözümün başkasının eline geçmesini, dolayısıyla da insanlığın önce kendisine sonra da evrene zarar vermesini önlemek olan uzaylının gözünden bizi, yani insanlığı, daha doğrusu insanlığın genel hallerini anlatıyor.
Yazarı onu okuyucusu karşısına dünya hakkında hemen hiçbir şey bilmeden çıkartarak, elbiseden sevgiye her şeyi sorgulamasını sağlıyor. Onu bir otoyola çırılçıplak bırakıyor. Bir moda dergisinden yazdığı dili öğretiyor. Kaza geçirtiyor, polisle karşılaştırıyor, sonra da hastaneye götürerek yerine geçtiği insanın ailesiyle buluşturuyor.
Onu dünyayla tanıştırırken okuyucusunu kendisiyle yüzleşmeye, alışkanlıklarını sorgulamaya zorluyor. Tüm bunları da akıcı bir üslup ve felsefi bir serzenişle yapıyor. Araya batmayan, didaktik olmayan alıntılar serpiştiriyor. Ama Haig’in uzaylısının dünyaya uyum sağlaması hiç kolay...