Davetsiz misafir
Ülkemin içinde bulunduğu onlarca sorun yetmezmiş gibi üstüne bir de 5.8 büyüklüğünde deprem eklendi! Deprem ülkesi olduğumuz gerçeğini bir türlü hatırlayamadığımızdan, uzmanların...
Ülkemin içinde bulunduğu onlarca sorun yetmezmiş gibi üstüne bir de 5.8 büyüklüğünde deprem eklendi! Deprem ülkesi olduğumuz gerçeğini bir türlü hatırlayamadığımızdan, uzmanların son yaşadığımız sarsıntının gelecekte oluşacak büyük bir depremi öne çekmiş olma ihtimalini dile getirmesiyle psikolojimiz iyice bozuldu… Akıllarımızda sürekli yinelenen “Ne zaman” sorusuyla birlikte insanlar; oturdukları mekanların yeni gelecek “yıkıcı bir depreme dayanacak mı” sorusu arasında gidip gelmeye başladı.
Biz toplum olarak bu tür olayları ancak başımıza geldiğinde hatırlarız. Esasında bu deprem hiç beklenmiyor değildi. Ama aklımıza kötüyü hiç getirmeme ile fazla unutkanlıktan ötürü her anlamda sarsılmış olduk! Yıkıcı ve can alıcı büyük Gölcük Depremi’nin üstünden 20 yıl geçti. O dönem, tüm ülkem insanı, büyük fedakarlıklarla elinden ne geliyorsa yapmış, devlet de tüm olanaklarıyla yardımcı olmuştu. AFAD’ın gerçekleştirdiği kurtarma eylemi de hala hatırlardadır. Böyle büyük bir afet deneyiminden sonra özellikle kamu kurumları, hastaneler ve eğitim kurumları öncelikle depreme karşı güçlendirilmeli veya yıkılıp yeniden yapılmalı idi. Böyle bir plan yapılmıştı. Bu yüzden de devlet, iletişim vergisi koymuştu. İddia edildiğine göre bu güne kadar 36 milyar vergi toplanmış… Halk, vergiyi bu inançla seve seve verdi ve vermeye de devam ediyor. Yalnız o bölge için değil, özellikle de İstanbul için çok önemli bir konuydu bu, çünkü büyük deprem bekleniyordu. Ama görünen o ki, her şey gibi bu da zamanla unutuldu…
Bu ülke de yaşananlara akıl erdirmek gerçekten çok güçleşti. “Bu kadar zaman kaybetmişiz, nasıl yetiştireceğiz”’i konuşmak yerine, Sayın İmamoğlu’nun, Sayın Fuat Oktay’ın toplantısına katılmaması gibi absürt konuşmalar yapılıyor. Lütfen, ne olur, Allah aşkına böyle bir zamanda siyaset yapmayın. Özellikle atanmışlar siyasetle hiç uğraşmasınlar.
Yönetenler, Sayın İmamoğlu bu kentin iki kere seçilmiş Büyük Şehir Belediye Başkanı’dır, onu yok sayamazsınız. Bakın Sayın İmamoğlu ne diyor; “Üç gündür önüne gelenin ve İstanbul Valiliği’nin, şahsımı hedef alarak, Sayın Oktay’ın bu toplantı ile ilgili yorum yapmasını esefle karşılıyorum. Suskunluğum ikrardan değil, devlet terbiyemden, sürece olan saygımdandır. Desinler ki, biz İmamoğlu’nu aradık ,diyemezler!.. Ben o toplantıya kesinlikle çağrılmadım. Ama yine de gittim. Devletimin davet ettiği her toplantıya koşa koşa giderim. Birilerinin beni masada isteyip istememesi umrumda bile değil.” Sayın Fuat Oktay’ın toplantısına sadece birim başkanları davet ediliyor (28 birim başkanı). Her şeye rağmen, Sayın İmamoğlu, genel sekreter yardımcısının toplantıyı takip etmesini istiyor. Sonunda dayanamayan Sayın İmamoğlu “Suskunluğumu fırsata mı çevirmek istiyorsunuz” diye soruyor.
Peki İstanbul Valiliği ne diyor; İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı’nın, İl afet ve Acil Durum Koordinasyon Kurulu’nun doğal bir üyesi olarak bu toplantıya katılmak, görev ve sorumluluğudur, diyor. “Sayın İmamoğlu tarafından yapılan ”davet edilmedim” şeklindeki açıklamalar devlet geleneğine uymamaktadır” diye de ekliyor. Kendinizi hiç zorlamayın, Sayın İmamoğlu’nun bu toplantıya çağrılmadığı inancı yaygın.
Gelelim parlamento tarafına; Sayın İstanbul Milletvekili Akif Hamza Çebi, 8 Ekim 2017 günü TBMM’de bir kanun teklifi veriyor. Depremde mevcut toplanma alanlarına AVM, rezidans ve gökdelenler yapıldığını belirtiyor. Aradan zaman geçiyor, 1 Ekim 2018 günü teklif yenileniyor. Verilen bu teklifler iki yildır komisyonlarda bekletiliyor. Peki buna verilecek cevabınız var mı?