HAYDİ KADINLAR…
Kadın… 12’sinde kadın, 13’ünde ana… Okula gideceği yaşta tarlada çalışan, aşık olacağı yaşlarda çocuk büyüten… Başlardaki ilgisini kaybettiği için kocası...
Kadın… 12’sinde kadın, 13’ünde ana… Okula gideceği yaşta tarlada çalışan, aşık olacağı yaşlarda çocuk büyüten… Başlardaki ilgisini kaybettiği için kocası tarafından kenara konulan, hatırlandıkça okşanılan, belki arada bir iki güzel söz duyan… Zaman geçip yaş aldıkça da yaşayamadığı çocukluğunun, küçücükken yaka olarak takılan analığının, eziyete dönen cinselliğinin öfkesini kime kusacağını bilmeden çöküp giden…
Kadın… En iyi okullarda, iyi bir görgüyle yetişen, karakteri duruşu parmakla gösterilen… Giyimine, dış görüntüsüne önem veren, kadınlığından gurur duyan… Sokakta, restoranda, toplu taşımada, çalıştığı şirkette sözel ya da fiziksel tacize uğrayan… Veya kendini bilmez, kadının ne olduğunu hiç bilmeyen bir adam tarafından tecavüze uğrayan… Hele de boşandıysa hayatı daha zorlaşan… Boşandığı kocasının şiddetinden korunamayan… Derdini anlatamayan… Öldürülen… Ama hakkını hiç savunamayan… Çünkü kadın istemezse böyle şeyler başına gelmez, kötülük yapanınsa daima yanına kardır zihniyetinin coğrafyasında yaşayan…
BİRAZ TARİH OKUSANIZ…
Kadın… Coğrafyası, statüsü, yaşı değişmeksizin, göstermelik eşitliğin hep hırpalanan tarafı olmuş. Hep daha çok çabalaması, daha çok savaşması gerekmiş. Kabul edişler sanki onun doğasının gereğiymiş gibi hep ona yüklenmiş. Hatta iyi bir eğitim bile çoğu zaman yolunu açamamış çünkü muhattap olmak durumunda kaldığı zihniyet, “KADIN”’ın tanımını ne yazık ki kavrayamamış…