Sınıfta kaldık

Değerli Okurlar, Türkiye konum olarak deprem riski çok yüksek bir lokalizasyonda bulunuyor. Ve işin kötüsü deprem ne zaman nereyi vuracak bilinmiyor. Şimdi bu son cümleyi unutmayın, yazının ilerleyen bölümlerinde...

Değerli Okurlar, Türkiye konum olarak deprem riski çok yüksek bir lokalizasyonda bulunuyor. Ve işin kötüsü deprem ne zaman nereyi vuracak bilinmiyor. Şimdi bu son cümleyi unutmayın, yazının ilerleyen bölümlerinde işimize yarayacak…

Yıl 2020 Elazığ, 6.8 şiddetinde bir depremle sarsılıyor. Bazı binalar yıkılıyor, göçük altında kalan insanlar oluyor. Depreme en yakın il Malatya. Oraya da büyük hasarlar verdiği gibi yine insanların ölümüne sebep oluyor. Peki tek suçlu deprem mi?

Değerli Okurlar, uygarlıkların yapay zekayı konuştuğu bir dönemde, afet ve sonuçlarını “kader” diyerek geçiştiremeyiz. Çünkü kader, yazının başında sizlere, bu cümleyi unutmayın dediğim bölüm kadardır ancak. Yani zamanını ve şiddetini tayin edemeyiz!

Sayın Cumhurbaşkanı, depremi durdurma şansımız var mı diye sordu. Doğru bir soruydu. Cevabı da belliydi. Elbette durduramayız. Ama dönüp bizimle aynı deprem kaderini paylaşan diğer “uygar” ülkelere baktığımızda, oralarda konuşulanın sadece ” Richter ölçeği” olduğunu görünce, sen “tedbirini al takdirini Allah’a bırak” düsturunu hatırlatmadan geçemeyeceğim. Yani, bir devlet” kaderci” olamaz.

Ülkemi yönetenler; deprem çok ciddi bir afettir, geldiğinde de affı olmaz. Hele de bizim gibi peş peşe depremler yaşayan bir ülke bizim gibi eli kolu bağlı bekleyemez. Dünya bu konuyu bilim yoluyla çözmüştür, bizimde başka bir alternatifimiz yoktur. Ülkenin yetiştirdiği çok değerli deprem uzmanı bilim adamları var. Bu insanlar sık sık ekranlarda bu konuyu dile getirip, yöneticilere mesaj veriyorlar. Özellikle de o koyu kırmızı ile boyalı Türkiye haritası, artık belleğimize kazındı. Bundan yaklaşık üç ay önce Sayın Prof. Naci Görür doğduğu kent Elazığ’daki depremin yakın olduğunu ve yıkıcı olacağını ısrarla anlatmış, uyarmıştı. Peki bu sonucu değiştirdi mi? Hayır!

Gelelim batıda beklenenlere… Özellikle de uzmanlar ısrarla ve ısrarla İstanbul’da, Kuzey Anadolu fay hattının hareketlendiğini ve gerilimin arttığını üstüne basa basa söylüyorlar. Peki ne olacak? Önerim şudur,  sadece deprem için değil, ülkenin içinde bulunduğu diğer sosyal ve ekonomik sıkıntılar için “MİLLİ SEFERBERLİK” ilan edelim. Siyaseti bırakalım, bu güzel ülkede mutlu, uygar ve özgürce yaşamanın çözümlerini bulalım. Ayrıştırmayalım, yaralarımızı birlikte saralım. Yüce Türk Ulusu, her zamanki gibi büyüklüğünü gösterdi ve deprem yaralarını sarmak için tek yürek oldu ve gereğini yaptı. Bu esnada hiç kimse sordu mu, sen Türk müsün, Kürt müsün, Laz mısın, Alevi misin, Çerkez misin diye? Sormadı. Çünkü Türk Ulusu ayırmaz! Yardıma ihtiyacı olana koşmak zaten  bizim genlerimizde vardır. Bu ülke hepimizin.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ön seçim yapmaz iseniz başkanlığınızı bitirirsiniz 30 Kasım 2023 | 249 Okunma Kıssadan hisse 27 Kasım 2023 | 200 Okunma Devamlı demokrasi diyen emperyalistler 24 Kasım 2023 | 115 Okunma Bir sosyal adalet öyküsü 21 Kasım 2023 | 110 Okunma Siyasi gerilim ülkeye zarar veriyor 17 Kasım 2023 | 73 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar