1 Mayıs
Dün 1 Mayıs’tı. Ülkemizde 1 Mayıslar o kanlı pazardan beri hep bir gerginlik havası ile birlikte zikrediliyor. Bir ara aşılacak gibiydi, ama olmadı. Tuhaf biçimde 1 Mayıs’a eklemlenen marjinal...
Dün 1 Mayıs’tı. Ülkemizde 1 Mayıslar o kanlı pazardan beri hep bir gerginlik havası ile birlikte zikrediliyor. Bir ara aşılacak gibiydi, ama olmadı. Tuhaf biçimde 1 Mayıs’a eklemlenen marjinal yaklaşımlar ve muhtelif güvenlik endişeleri bu günün bir ‘emekçi bayramı’ olarak kutlanmasına gölge düşürdü. Kim haklı kim haksız tartışmalarına girmeden söylemek istersem bu ‘bayrama’ yazık oldu. Her yıl meydanlarda aynı sözler, beklentiler, yaklaşımlar, eleştiriler ifade edildiğine göre demek ki işçilerin sorunları aradan geçen diyelim ki bir asırlık zaman içinde pek de çözülmemiş. Yıllar önce bir arkadaşımın veciz biçimde ifade ettiği gibi işçi/patron arasındaki gerilim hiç azalmaz. Patron hep işçilerin az veya kötü çalıştığını, işçi ise emeğinin hep sömürüldüğünü düşünür. Bu kötümser diyalektik ilişkinin elbette uçsuz açıklamaları, teorileri, pratikleri, tartışmaları var. Peki şey, 2 Mayıs’ta işçilerin dünyası ile ilgili yapılan bütün bu tartışmaların unutulması gibi bir durum var mı yok mu? Bir de acaba 2 Mayıs günü, işsizler günü olarak kutlansa nasıl olur? Çünkü bilindiği gibi dünyada da, ülkemizde de işsizlerin sayısı belki de işçilerin sayısından daha fazla.