Biraz ekmek biraz zeytin
Biraz ekmekle biraz zeytinin yanına birkaç bardak çayı eklemeden olur mu, olmaz. O zaman bir demlik de çay. Ya zeytinin üzerine sıkılacak limon, serpilecek pul biber, dökülece kâfî miktardaki zeytinyağı...
Biraz ekmekle biraz zeytinin yanına birkaç bardak çayı eklemeden olur mu, olmaz. O zaman bir demlik de çay. Ya zeytinin üzerine sıkılacak limon, serpilecek pul biber, dökülece kâfî miktardaki zeytinyağı, teşehhüd miktarı kekik? Ekmek deyince buğusu üzerinde bir pide de olur, demini almış bir somun! O da elzem. Limon ve zeytinyağının cem’inden neşet eden aydınlığın içinde ışıldayan zeytin taneleri…Ekmek, zeytin ve çay üçlüsünün görkemli buluşmasını nasıl kaybettik? Artık hepsi birbirine benzemeye başlayan dekorlar içindeki lokantaların birbirine benzeyen menüleri arasında mı? Her sokak başında açılan ve bir et parçasının havalı civalı sunumu mu çeldi üç kuruşluk akılları? Parayla kanser satın alıyoruz marketlerden, lokantalardan fast foodlardan. Alırız, ölürüz. Artık onkoloji servislerinin çocuk bölümleri de dolu. Ölüm endüstrisi yalnızca silah ve mühimmat fabrikalarında boy göstermiyor, her yer bu büyük endüstrinin uzayan kollarının arasında. Neyse işte. Gülümseyen bir merhabayı bulmak artık o kadar kolay değil. Sadeliğin zarafetinden uzaklaşınca bir çok güzelliğin kaybolmasından daha doğal bir şey yok.