Çarşambayı Seul aldı
Seferî hükümlerine tâbi de olsa Ramazan’da seyahata bir şey sızıyor, kekremsi bir şey. Önceden hiç takvime bakmadan verilmiş söz nedeniyle geçtiğimiz çarşamba günü Seul’a hareket...
Seferî hükümlerine tâbi de olsa Ramazan’da seyahata bir şey sızıyor, kekremsi bir şey. Önceden hiç takvime bakmadan verilmiş söz nedeniyle geçtiğimiz çarşamba günü Seul’a hareket ettim. Kamboçya, Malezya, Çin ve Japonya’dan sonra Kore, Uzakdoğu’da göreceğim yeni bir ülke olacaktı. Oldu da. Türkiye’nin onur konuğu olduğu Seul Uluslararası Kitap Festivali oldukça hareketliydi. Açılışa Cumhurbaşkanı eşinin katılması, siyasî gözlemciler tarafından diplomatik ilişkilerin 60. yılını anlamlandıran değerli bir jest olarak kabul ediliyor. Türkiye’de uzun zamandır göremediğimiz kimi dostlarla orada buluşmak, konuşmak; Kültür Bakanlığı’nın gerçek kitap ve kültür ilgilisi üstdüzey bürokratlarının (Hamdi Turşucu, Dinçer Ateş, Sedat Akçakoyunlu, Emrah Kısakürek) sahadaki şık performanslarına tanık olmak ve çeşitli yayın evlerimizin editörleriyle kitap etrafında sohbet etmek hoştu. Ayrıca fuarda çok güzel kapaklar, baskı teknikleri ile basılmış güzel kitaplar ve muhtelif kırtasiye ürünleri gördüm. “Hayâlle Gerçek Arasında Çocuk Bilinci: Masal” başlıklı konuşmamdan sonra şehri arşınlarken genel olarak şunları zihnime not almışım: Koreliler sokakta çocuksu bir neşeyle yaşıyor.