Ceffelkalem van minüt
Ne güzel seçim oldu bu böyle. Değişik zaviyelerden söylenenlere bakılırsa herkes kazanmış ve herkes kaybetmiş. Bu hem olağanüstü iyi bir şey, hem de olağanüstü sahtekârca yorumlarla karşı...
Ne güzel seçim oldu bu böyle. Değişik zaviyelerden söylenenlere bakılırsa herkes kazanmış ve herkes kaybetmiş. Bu hem olağanüstü iyi bir şey, hem de olağanüstü sahtekârca yorumlarla karşı karşıya olduğumuzun bir nişânesi. Yine söylenenlere bakılırsa herkes seçmenin mesajını almış. Peki aldıktan sonra ne yapmış? Bu mesajı buruşturup çöpe mi atmış, öpüp başına mı koymuş, ne yapmış? Yoksa geçen seçimdeki mesajı ne yaptıysa aynısını bu mesaja da mı yapmış? Kimin oyu azalmış ve kimin oyu artmış ve bunun nedenleri daha uzun süre siyaset esnafının ana yemeği olacak gibi. Fakat diğer taraftan yoksulluk sınırı da gelip 5. 500 liraya dayanmış, neylersin. Seçimlerin hemen akabinde Doğubeyazıt’ta “işbirlikçi” olduğu gerekçesiyle katledilip elektrik direğine asılan Ak Partili esnafın o trajik fotoğrafı, hâlâ daha nelerle karşı karşıya veya içiçe olduğumuzu bir defa daha gösterdi mi? Yeni sistemin yol haritası çizilirken, bu sistemden beklenen “hız” başta olmak üzere beklenen diğer faydalar, bu aynı bürokrat takımı ve mantığı ile mi yapılacak, yoksa uzaydan mantık mı ithal edeceğiz? Ülkedeki köklü ve gerçek iktidar olan bürokrasinin defteri kamunun lehine nasıl dürülecek, sahiden merak ediyorum. Hayır hayır, mevcut bürokrasi devre dışına alınıp yerine parti bürokrasisi geçecekse o da başka bir felaket. Şu, yıllardır herkesin diline pelesenk olan ehliyet ve liyâkat ölçütlerinin nesnel biçimde uygulamaya girdiğini görebilir miyiz acaba? Saçmalayan dekanlardan kayrılarak atanmış ama alanıyla ilgisi sıfır idarecilere, işini iyi yapmayan ama parti desteğine güvendiği için burnundan kıl aldırmayan arsız kamu görevlisine, eksiksiz evraka rağmen eli imzaya gitmeyen her kademedeki kalın suratlara artık hiçbir engel kalmadığına göre ceffelkalem bir “van minüt” denecek mi? Eğitim başta olmak üzere kalıcı çözüm bekleyen alanlar önümüzde duruyor mu, durmuyor mu? “S 400’ü alırsan F 35 leri vermem” diye ayak sürüyen, üstüne bir de tutuklu papazı isteyen stratejik ülkeye ve onun bölgedeki ileri karakolu İsrail’in son olarak işgâl altında bulunan bereketli Golan tepelerinin de İsrail toprağı sayılması için başlattığı çalışmaya ne demeli? Eğitim meselesiyle Golan tepelerinin bir ilgisi var mı yok mu? Her iki sorun karşısında takınacağımız tavır, iktidarın gücü ve her iki olaya da bakış açısıyla direkt ilgili.