Dergilerdeki Türkiye
Cemil Meriç’in o ezberlenen sözünden yola çıkarak hep söylenir: “Dergiler hür tefekkürün kalesidir. ” Çok yazar girmiştir içine bu hür tefekkür kalelerinin. Ama nedir?
Bazıları hemen çıkmış, bazıları da evini, okulunu bu kalenin içine kurmuştur. Hiç girmeyen yazarlar şairler de var mıdır? Zor, ama belki de vardır, bilmiyorum.
Bir dönem Türkiye’nin siyasî ya da kültürel hayatına yön veren dergiler olduğu gibi, çiçek/böcek sınırları içinde kalan ve kalmaya çalışan dergiler de olmuştur.
Bir zamanlar bir “Üstad”ın riyasetinde çıkardı dergiler. O dergiden yayılan hava ve oı dergiye akın eden yazar kafalar belirli bir atmosfer ve etki alanı oluştururdu.
Şimdilerde dünyadaki geleneksel kodlara uygun her şey gibi dergi kavramı da biraz alt üst oldu.
Dijital varoluş çağında dergiler de kendi payına düşeni aldı.
Ama Türkiye dergiciliği başka. Oturmuş çizgisini koruyan ve konvansiyonel bir ruh taşıyan dergiler yanında “devrimci”, “pastoral”, “düşünsel”, “zıpçıktı”, “sanatsal” ya da “kaotik” içerikli yüzlerce dergi çıkmaya devam ediyor.