Eksilenler/ Kalanlar
Hani her bayram arkadaşlarınızla oturduğunuz kahvelerde bir söz çalınır kulağa bazan: “Aramızdan kimler eksilmiş bu bayramda?” Kısa bir sessizlikten sonra kayıplar sayılır, anılır ve kalan bir şey varsa kaldığı yerden devam eder...
Geçenlerde Yeni Şafak’tan Ayşe Olgun, Hilmi Oflaz dosyası için Hilmi Oflaz sofrası üzerine bir yazı yazmamı istediğinde bir yığın hatıra geçti gözümü önünden. Sonra bunları bir kısmını cevaben yazdım, oradan iktibasla Hilmi Oflaz’ı bir defa rahmetle anarak…
Hilmi Oflaz Sofrası
Onu ilk ne zaman tanımıştım? Sanırım Çorlulu Ali Paşa Medresesi (Erenler) günlerinden. Büyük kubbenin altında yaz gündüzleri hafif loşluk içinde sisli bir perdenin ardında nefis bir türkçe ile konuşan konuşan…Sisli perde, çünkü elinden hiç bırakmadığı sigarasından derin dumanlar çekerdi ve ol vakitler sigara yasak değil özgür bir şeydi. Türkçesinin güzelliği ise meftunu ve metafizik oğlu olduğu Necip Fazıl’dan mirastı.
Ne büyük ne çetrefil meseleleri bir gül şurubu içer gibi veciz ifadelerle hiç duraksamadan âteşin bir üslupla anlatır, anlatırdı. Arada bir kendine mahsus deyimlerle süslenen bu konuşmaları şimdi kubbede hoş bir sadâ.