Eşitlik yoktur
Geçenlerde bir tivitdaş marketteki gıdalarla ilgili bir şeyler yazdı. Yiyecek ambalajlarının üzerinde yazan kodları nasıl okumalı ve ne anlama geliyor? Büyük ilgi çekti bu tivit zinciri. Nasıl çekmesin? Modern...
Geçenlerde bir tivitdaş marketteki gıdalarla ilgili bir şeyler yazdı. Yiyecek ambalajlarının üzerinde yazan kodları nasıl okumalı ve ne anlama geliyor? Büyük ilgi çekti bu tivit zinciri. Nasıl çekmesin? Modern üretim toplumundaki insan tekinin trajik gerçeklerinden biri de gıda tröstleri karşısındaki bu çaresiz durum değil mi: Parayla kendi kanserini satın almak. Bir hoca anlatmıştı: Bazı markaların elemanları, marketteki o hiç bozulmadan rafta duran yoğurtlar için haftada bir geliyor ve yoğurdun plastik kabının üzerindeki plastik kapaklarını değiştirerek gidiyorlarmış. Nasıl? Mevzuata uygun. Çünkü mevzuat yoğurdun bozulmamasını dert etmiyor, sadece kapaktaki son kullanım tarihiyle ilgileniyor. Eski tıpçılar evlerdeki davlumbaza karşıydılar. Çünkü davlumbaz yemeğin kokularını çekerek bacadan dışarı atıyor ve kokunun mutfaktan çıkıp evi dolaşmasını önlüyor. Ne var bunda diyeceksiniz, şu var: Eğer siz eve girdiğinizde yemek kokularını duyarsanız, mideniz o kokuları çıkaran sebze, et veya başka maddeye göre enzim üretmeye başlıyor ve mideniz o yiyecekle buluşmaya hazır hâle geliyormuş. Yoksa kuyuya taş düşer gibi, klink! Ah! Bilemiyorum ki siyasette de davlumbazlar gerekli midir, değil midir? Ve yine eski gastronomi uzmanları der imiş ki: sizin bulunduğunuz yere yürüyerek 24 saat mesafeden fazla yerdeki besinler sizin için yararlı değildir.