Günler gelip geçmede
Ama herkes için biraz farklı. İdlib’teki yaklaşık dört milyon insan için başka geçiyor zaman, Madrid’deki insan için başka. Salça için domates kaynatan teyzeyle, iflas sebebiyle kepenk kapatan esnafın...
Ama herkes için biraz farklı.
İdlib’teki yaklaşık dört milyon insan için başka geçiyor zaman, Madrid’deki insan için başka.
Salça için domates kaynatan teyzeyle, iflas sebebiyle kepenk kapatan esnafın akşamı da aynı akşam değil.
Dünyanın bütün timsahları, bütün sırtlanları İdlib’e doğru ilerleyip mevzilenmiş gibi.
Ve hepsi de orada kendi işine yarayacak kullanışlı bir ‘terörist’ gurubun varlığından emin.
Masalarda alınıp satılıyor, sahada kesip biçiliyor milyonların hayatı.
Ne gözyaşına bakan var bir çocuğun, ne sesini duyan var bir mazlumun.
Yok mu sahiden? Var, elbette var.
Zamanın ipini çekmediği ne bir zâlim, ne de zulüm var.
Lâkin bazı şeylere şehâdetin ızdırâbı zor.
Günler gelip geçmede.
Ayrılan için başka, kavuşan için başka elbette.
Ekilen tohum için başka, düşen yaprak için başka.
Günler borçlu için başka, alacaklı için başka geçer. Evsahibi ile kiracı, okurla yazar için de farklı..
Ama geçer işte.
Geçenlerde doksanlı yaşlarını süren bir ahbapla yârenlik ederken şöyle dedi: “ şimdiki aklım olsaydı…” Gerisini getiremedi ve şöyle devam etti: “Amaaan, ben gördüm göreceğimi, geride kalanlar düşünsün.”
Sonra bir kahve daha söyleyip elini ‘aldırma, boşver!’ anlamında sallayarak “tarih okudukça üzülüyorum” dedi. Sebeplerini de bir dahaki buluşmamızda anlatacağını söyledi.
Bilmiyorum ki bir daha buluşmamız mümkün olacak mı?
Günler gelip geçmede.
İçindeki eşit sayıdaki gece ile birlikte.