Kentlerdeki antiestetik şiddet ve kamu/h
Herkesin bir derdi var, değirmencininki de su” demiş eskiler. Yeldeğirmencilerininkisi rüzgâr elbette, şimdilerde ise elektrik başta olmak üzere değişik enerjiler. İnsan çeşit çeşit, ne diyelim bazı...
Herkesin bir derdi var, değirmencininki de su” demiş eskiler. Yeldeğirmencilerininkisi rüzgâr elbette, şimdilerde ise elektrik başta olmak üzere değişik enerjiler. İnsan çeşit çeşit, ne diyelim bazı insanların derdi de estetik. Başka dert mi kalmadı diye burun kıvıranlar olabilir. Efendiler, burun estetiği endüstrisini de bir kalemde geçip; dünyanın birinci ekonomisinin silah ve savunma, ikinci ekonomisinin ise kozmetik sanayii olduğunu söyleyip şuraya gelelim: Ademoğlu ama özellikle de Havva kızı kişisel estetiğini bazı sinirleri zıplatacak kadar gözetirken, hepimizin bir biçimde maruz kaldığı kent çirkinliklerine kim dur diyecek? Yakın geçmişte Bursa, İstanbul, Konya başta olmak üzere bizzat Belediye Başkanı yahut askerî dönemlerde bir askerî yetkili marifetiyle yer ile yeksan edilen klasik şehir dokusunu hangi “Estetik Paşa” çirkin binalardan, üzerimize üzerimize gelen beton heyulalardan, “ben yaptım oldu, rant var şekerim ondan diktirdim” herzelerinden halâs edecek? Yok mu kurtaracak şehrin baht-ı kara estetiğini? Hâlâ daha yükselen beton bloklara bakınca, yok galiba. Oysa son üç yılda Sayın Cumhurbaşkanı birkaç geniş konuşmasını bu meseleye ayırmış, ana ekseni kültür olan hemen bütün konuşmalarında da ‘dikey değil yatay mimarî’ önerisiyle bu alana ilişkin bir işaret taşı dikmişti. İyi ama ne oldu? Neden göremiyoruz bu yaklaşımın şehir pratiklerini? Çünkü efendim rant lobisi çok güçlü, arsa sahibi de çok aç gözlü. Başka? Başkası bu işte, böyle başa böyle şimşir tarak. Biliyorsunuz frenk memleketlerine giden yerel/merkez bütün bürokrat ve idarecilerin dillerinden düşürmedikleri yavelerin başında gelir nizam intizam, şehirlerin estetik yapısı, nefes alacak alanların çokluğu, yasaların tıkır tıkır işlemesi, sokak levhalarından tutun evlerin çatısına kadar uygulanan standartlar vs… E birader, senin elini tutan mı var, aynı yasaların, yönetmeliklerin benzeri sende de var, yoksa da iki günde çıkartırsın, sen neden yapmıyorsun? Sen niçin bizi üç ayda bir yenilenen ve asla düzgün yapıl(a)mayan kaldırımlara, hiç biri birbirine uymayan bina çıkıntılarına, görünümlerine, her seçim döneminde kaçak kat atılan ve üstelik sağlam olmayan çürük yapılara bakarak yaşamaya mahkûm ediyorsun? Daha estetiğe giremedik farkındaysanız. O başka bir boyut, o bulutlarda bir şey.