Emine Erdoğan’dan şefkat terapisi
Son haftalarda Myanmar’da yaşanan vahşet kasırgası tüm dünya medyasında Texas’taki Harvey Kasırgası kadar dahi yer almadı. İnsanoğlu istediğine kör ve sağır olabiliyor. Bu özelliği ile de...
Son haftalarda Myanmar’da yaşanan vahşet kasırgası tüm dünya medyasında Texas’taki Harvey Kasırgası kadar dahi yer almadı. İnsanoğlu istediğine kör ve sağır olabiliyor. Bu özelliği ile de olup bitenleri anlatan birçok fotoğraf karesi ve görüntüden kolayca sıyrılıp, vahşetin travmatik etkilerinden kaçıyor. Medyada dolaşan dehşet görüntülerine kayıtsız kalmak ancak böyle mümkün olabilir çünkü.
Bu reaksiyon vermeme olayını pek çok yerde olduğu gibi devlet yapıları, siyasi yaklaşımlar ve dengeler, kabaca devletlerin vicdansızlığı ile izah etmek ve anlamak zor değil de, halkların ya da halkların oluşturdukları sivil toplum kuruluşlarının vurdumduymazlığını anlamak mümkün değil.
Kaç ülkede Myanmar katliamına tepki olarak gösteriler yapıldı, kaç ülkede halk bu konuda kendi devletini ve dünya kamuoyunu göreve çağırdı. Zulmün dini, ırkı, milliyeti olmaz elbette, ama kaç Müslüman ülkede halk Müslüman Kardeşleri için sokağa döküldü. Toptan bir vicdan zedelenmesi yaşıyor insanlık.
Bırakalım başkalarını, kaçımız Arakan halkı için elini cebine atı. Birçoğumuz yardım etmek istemediğimizden ya da parasızlıktan değil, üşenmekten ve tembellikten yardım etmedik. Bir telefon tuşuyla verebileceğimiz katkıyı vermedik.
Yemek, içmek ve barınmak yaşamda kalabilmek için en temel ihtiyaçlarımız. Bunlara eşlik eden, daha kalıcı ve yaşam boyu travmatik etkileri devam eden olay ise güvenlik endişesi. Açlığı ve susuzluğu doyduktan ve su içtikten bir süre sonra unutabilirsiniz. Ancak her an size ve yakınlarınıza bir şey olacak, zarar görecekler, öldürülecekler korkusuyla yaşıyorsanız bu yaşadığınız her saniye zihninize işlenir ve ilerde kalıcı ruhsal hasarlar oluşturur.
Arakan’lı Müslümanlar bu nedenle yurtlarını terk edip yollara düştü, Bangladeş sınırına dayandı. Ölümden, tecavüzden, işkenceden kaçmak için. Böyle durumlarda insan kendinden çok eşini, çocuklarını düşünür. Onları koruyamamak, onların korku dolu yüzlerine ve yaşlı gözlerine şahit olmak yani çaresizlik tüketir insanı. Travmatik etki katlanarak devam eder. Güvende olmak, sığınmak için geldiğiniz kapı size kapanınca durum daha da vahim bir hal alır.