Asıl çılgın proje Anadolu ümmet üniversitesi
Her zaman ifade ettiğimiz gibi, bidayetten nihayete kadar, insanlık da ümmet de ilimle kaimdir. Varlığını da yine ancak ilimle devam ettirebilir… Gönderilen tüm peygamberlerin, (Alê nebiyyinê ve aleyhimus salâtu ves selam)...
Her zaman ifade ettiğimiz gibi, bidayetten nihayete kadar, insanlık da ümmet de ilimle kaimdir. Varlığını da yine ancak ilimle devam ettirebilir… Gönderilen tüm peygamberlerin, (Alê nebiyyinê ve aleyhimus salâtu ves selam) insanlığa ilim öğretmekle görevli olduklarını her vesileyle ifade ediyoruz. Onların binlerce ashab ve havarileri de, hep aynı görevi devam ettirdiler. Tarih boyunca peygamber ve ashabının hayatlarını model alan tüm Müslümanların da öncelikli işleri, ilme ve İslam’a hizmet olmuştur.
Ümmeti ayakta tutacak ilim ancak ve ancak, ümmetin sağlam kaynaklarına dayanan ilimdir. Aksi halde var olduğu zannedilen ümmet aslında yok olmuş demektir. İslam düşmanları tarihin seyri içerisinde, bu ümmetin izzet ve terakkisinde asıl etkenin ilim olduğunu bildiği andan itibaren, ümmetle savaşında yine ilmi kullanmaya başlamıştır.
Özellikle oryantalizm (müsteşriklik) başta olmak üzere, düşman birçok müesseseler geliştirmiş, hatırı sayılır miktarda da casus âlimler (!) yetiştirmiştir. Şu anda başta FETÖ olmak üzere, reformist diye vasfedilen sünnet düşmanı şahıslar ve çevreler, bunun çağdaş versiyonları olarak önümüzde durmaktadır. Yani sözün kısası İslam düşmanları birçok sahada olduğu gibi bizzat İslami illimler sahasında da, İslam ile sinsi ve kalleşçe savaşına devam etmiş ve edecektir de…
İşte tam da burada ümmet ruhunu özümsemiş, ifrat ve tefritten uzak, vasat ümmet anlayışı ve istikamet üzere olan ehlisünnet ulemaya ne kadar büyük bir ihtiyaç olduğuna vurgu yapmak gerekir. Zira ümmete rehberlik yapacak ulemayı yetiştirecek ilim havzaları, yine mezkûr âlimler tarafından oluşturulmalı ki, maksat hâsıl olsun. Dolayısıyla Ümmeti ihya edecek ilim havzalarının da bu kaynaklarla büyümüş ulemaya dayanmazı gerekir.
Türkiye’deki irili ufaklı medreselerin, yerel bazda bu boşluğa katkıları elbette takdire şayandır. Allah (cc) büyük fedakârlıklarla ilmi bu günümüze taşıyan ve bugünden de yarınlara taşımakta olan tüm üstat, Seyda ve mollarımızdan ebeden razı olsun. İnşaallah bu hayırlı hizmetler bereketlenerek devam edecektir.
Ancak işin bir de küresel boyutu var ki o da daha çok akademik tecrübeye sahip üstatlar gerektirmektedir. İşte tam da gökte ararken yerde bulduğumuz binlerce ulema, şe an ülkemizdedir. Başta Mısır olmak üzere, Yemen, Suriye, Irak, Libya, Suud, Filistin ve daha birçok yerlerden sayıları binlerle ifade edilecek, mümtaz âlimler, zoraki bir hicretle ülkemize sığınmış durumdadırlar.