Peki, Tevrat ve İncil’i ne yapalım

BİLİNDİĞİ üzere Fransa’da 300 kadar aklı evvel, anti semitizm bahanesiyle, Kur'an-ı Kerim’in bazı ayetlerinin Kur'an’dan çıkarılması gerektiğini söylemişler. Garip değil. Hani bizde, “Fransız kalmak” veya “fransızlaşmak” diye bir deyim vardır. Yani “anlamamak” “anlayışsız olmak” demek ki bu deyim boşuna değilmiş.

Hangi ırktan, hangi dilden, hangi dinden olursa olsun, fıtratı bozulmamış herhangi bir insan, Kur'an-ı Kerim’i baştan sona anlayarak okursa ve ön yargılardan uzak olarak değerlendirirse, iman etmemesi mümkün değildir. Bunu Frenkler de, diğer gâvurların da cümlesi biliyorlar. İşte tam da bunun için algı operasyonlarıyla Kur'an geçeğinden bihaber halklarını, mümkün olduğunca ondan uzak tutmaya çalışıyorlar.

1400 yıl önceki cahiliye insanları, Kur'an ayetlerini duymamak için, koro halinde alkış çalarak veya ayaklarını yere vurarak gürültü çıkarıyorlardı. Daha olmadı, parmaklarını kulaklarına tıkıyorlardı. Çünkü onlar Arap idiler ve Kur'an-ı Kerim çok güzel anlıyorlardı. Bu sebeple de peyderpey iman edip Müslüman oluyorlardı.

Çağdaş cahiliyenin insanları Kur'an’ın mesajından uzak tutmak için yaptıkları, farklı olsa da aynı gayeye matuftur. Kaide, DEAŞ, Bokoharam, ŞEBAB vs. isimler altında ürettikleri terör örgütlerinin hepsi, Kur'an ve İslam’ı kapkara gösterme operasyonları değil mi? Bu, küresel zalimlerin yüzlerce sinsi planlarından sadece birkaçıdır. Bu planların her birinden onlarca hedefleri var. Ama tüm bu planlarına rağmen onlar kaybetmeye mahkumdurlar. “Onlar ağızlarıyla Allah’ın nûrunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler istemeseler de Allah nûrunu tamamlayacaktır.” (Saf 61/8)

Şimdi Fransız sözüm ona; siyasetçi ve aydınlarının yaptıklarının bundan ne farkı var? Onlar da kendilerince batı halklarının, Kur'an-ı Kerim ile yüzleşmelerini engellemek istiyorlar. Böylece kendi sonlarını ötelemek zaman kazanmak istiyorlar. Ama boşuna…

Eğer batılılar samimiyseler, sadece şu ayeti okusun ve düşünsünler. “Bundan dolayı İsrail oğullarına (Kitap’ta) şunu yazdık: “Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır. Andolsun ki, onlara resullerimiz apaçık deliller (mucize ve âyetler) getirdiler. Ama onlardan birçoğu bundan sonra da (hâlâ) yeryüzünde aşırı gitmektedir.” (Maide 5/32)