Ağlanacak halimiz

Bir taraftan Rusya’ya “neden hava sahamıza girdin? Biz işte böyle uçak düşürürüz. Biz göğüs göğse savaşmayı iyi biliriz” diye haykırırken, diğer taraftan “gel...

Bir taraftan Rusya’ya “neden hava sahamıza girdin? Biz işte böyle uçak düşürürüz. Biz göğüs göğse savaşmayı iyi biliriz” diye haykırırken, diğer taraftan “gel görüşelim” demek hiç şık kaçmıyor. Halep’te düşürülen uçağın pilotunun cenazesi henüz Ankara’dan Moskova’ya doğru yola bile çıkmamışken Putin bizimle ne görüşebilir ki?

Bilincini yitirmiş bazı gazetecilerimiz var ki, çoktan savaş baltalarını çıkardılar, savaş çığlıkları atmaya başladılar. “Ey Rusya! Bizim seninle görülecek hesabımız var! Kolla kendini!” diye manşetler atmaya başladılar.

Birkaç ay sonra Şam’da namaz kılma hayalini 4 yıldan beri gerçekleştiremeyenler, şimdi de Moskova ile de kavgaya tutuştular ki, bu kavganın tahribatı 40 yıl sürer.

Bu satırları yazarken Diyarbakır’da öldürülen Baro Başkanı Tahir Elçi’nin vurulduğu yerde inceleme yapan savcılar heyetine ateş açıldığı haberi geldi. Türkiye’nin en büyük kentlerinden birinde yüzlerce polisin eşliğinde, savcıların olay yeri incelemesi yapamadığı hale gelmiş devlet, Suriye’ye güvenlik ve asayiş getirme hayalinde feci darbeler yedi.

Kendi ülkesinin güvenlik sorununu unutup Halep’e, Humus’a açılan devlet, hem sınır ötesinde akan hem de kendi topraklarında akan kanda boğulur hale geldi.

Hem de kadim kültür ve medeniyetlerin beşiği olan Suriye ile Mısır ile Rusya ile İran ile savaşın eşiğine geldi.

Bir ülkenin bir başka ülkeye karşı bütün dış politikasını “o diktatör gitsin” diye yoğunlaştırmasından daha vahim bir şey olamaz. O diktatörün gitmemesi halinde bir B planı, C planı olmayanlar, bu plansızlığın faciasını yaşarlar.

Bu plansızlığın sonucu olarak Avrupa’ya kaçan Suriyeli mültecilerin Türkiye’ye iadesi sonucu verilecek vize muafiyetine ve alacakları 1-2 milyar dolara sevinç çığlıkları atıyorlar.

Avrupa, kendi geleceği, güvenliği ve medeniyeti için tehdit gördüğü, hatta “çöp” olarak telakki ettiği Suriyelileri kendi topraklarından Türkiye’ye sürerek gerçekleştirdiği zaferi kutlarken, bizim zavallılar bu yüz binlerce hatta milyonlarca mülteciye kapılarını açarak uğradıkları hezimeti idrak edememenin basitliği içindeler.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Rum Abdurrahman Atatürk’e karşı! 09 Aralık 2017 | 1.064 Okunma Bir delikten iki defa ısırılmayacaksın! 06 Aralık 2017 | 228 Okunma Zerrab ve ötesi 04 Aralık 2017 | 291 Okunma Kumpas 01 Aralık 2017 | 266 Okunma Esad’la kucaklaşmaya doğru 25 Kasım 2017 | 191 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar