Askerine sahip çıkmayan ordu
Ergenekon ve Balyoz davaları dünya hukuk tarihine 'masum insanlara kurulan' kumpasın en acı örneklerinden biri olarak geçecek davalardandır. Bu davalarda yüzlerce kişi 'uydurma' delillerle yıllarca zindanlarda yattı. Birçoğu...
Ergenekon ve Balyoz davaları dünya hukuk tarihine 'masum insanlara kurulan' kumpasın en acı örneklerinden biri olarak geçecek davalardandır. Bu davalarda yüzlerce kişi 'uydurma' delillerle yıllarca zindanlarda yattı. Birçoğu hayatını kaybetti, ağır hastalıklara yakalandı.
Kumpas davalarının savcıları şimdi bir biri ardına ülkeyi ya terk ediyor ya da terk etme hazırlığı yapıyor.
Siyasetin emrindeki yargı, insanlık ve hukuk tarihinin en utanç verici örneklerinden biri olarak karşımızda duruyor.
Bu süreçte mağdur olan pek çok kişi ile dostluğum vardı. Bazılarını televizyon programlarında konuk etmiş, saatlerce konuşma imkânı bulmuştum.
Balyoz Davasında darbecilikle suçlanan komutanlar arasında bulunanlardan biri de Jandarma Kurmay Albay Mustafa Önsel’di. Önsel Albay, Balyoz Davasında Fatih Camiini bombalayacak ekip arasında gösteriliyordu. Trabzon’un Beşikdüzü ilçesinde doğan ve oldukça dindar bir ailenin çocuğu olan Mustafa Albay’a hayatı boyunca asla unutamayacağı bir iftira atılıyordu. Şerefli bir Türk subayının zaman zaman Cuma Namazı kılmak için gittiği bir camiyi bombalaması mümkün müydü?
“Beşiktaş’ta Sırtlan Pususu” kitabında bu süreci anlatırken 'ölsem daha iyiydi' diyordu Mustafa Albay.
Böylesine acı ve aşağılık iftiralara maruz kalıp çoluk çocuğunuzdan ayrılıp hapse atılan bir subaya ve onun gibi yüzlerce komutana doğal olarak kimin sahip çıkması gerekirdi?